Merhaba Kemal Bey, okuyucularımıza kısaca kendinizden bahseder misiniz?
Tabi ki ismim Kemal soy ismim Taşdemir. 22 yaşındayım. Necmettin Erbakan Üniversitesi Türk Dili ve Edebiyatı Öğretmenliği 4. sınıf öğrencisiyim. Konyalıyım ve burada okuyorum. Yazmayı seviyorum ve yazmak benim için hayatın vazgeçilmezleri arasında. Okumak ve okuduklarını bir filtreyle süzmek sonra kendi fikrinle ve okuduklarının birikimiyle yazmak. Benim için çok güzel bir duygudur. İlk kitabım Parçalanan Zamanın İzleri bir şiir kitabıdır. Şiir yazmayı ve şiiri yazarken hissetmeyi, yaşamayı çok seviyorum. İkinci kitabım Zamanın İçindekiler ise hikaye kitabıdır. Hikayelerin içinde farklı karakterlerle yaşamak, çok şey tecrübe etmek demektir. Bu da benim ayrı bir güzel duygu alanımdır. Açık Lise mezunuyum. Bunu söylemekten de çekinmiyorum. Algıları kırmak lazım. İnsanlar Açık Lise mezunu olduklarını duyunca, biraz farklı gözle bakıyorlar. Üniversite hayatım bitmek üzere ve bundan sonra gerçek hayatın başlayacağını düşünüyorum. İleriki zamanın ne getireceğini bilmiyorum. Ancak güzel şeyler olmasını temenni ediyorum.
Sizce şiir nedir? Şiirde olmazsa olmaz dediğiniz öğeler var mı?
Edebiyat hayattır, edebiyatın hayatı ise şiirdir. İnsanın ruhunu, insan üslubuyla en iyi şiir ifade edebilir. Şiir en bilinmezlere, en kolay yoldan götürür insanı. Ruhlara ışık tutar. Bir romanın bütün toplamını birkaç mısrasına sığdırır. Gecenin derinliği gibidir. Su kadar güzel ve derin anlamları vardır. Gökyüzü gibi narin ve hoştur. Türkçe, şiir dilidir. Şiir ile Türkçe birbirini sarıp sarmalayan sarmaşıklardır. Ancak karışıklık yoktur. Su gibi akıcı ve berraktır. Şiir bana göre hayatın ufuklarında, ulaşılmazlıklarında gördüğümüzü sandıklarımızı, ruhumuzun içinde olduğunu gösterecek ışıktır. Şiirin temel ögeleri, insanın evrensel kavramlarıyla örtüşmelidir. Ölüm, ruh, zaman, mutluluk, üzüntü, deniz… gibi. Bu tür ögeler, insanlığın temeli olduğu için sonsuza kadar yaşayabileceklerdir.
Şairlik sizin için ne ifade ediyor? Öykü, deneme tarzında yazılar da yazıyor musunuz?
Şairlik benim için ruhların tercümanı olmak gibidir. Hislerin dili olmak. Üzüntülerin sesi olmak. Kendi içinizde olanları, bütün insanlığa anlatmak ve insanlığın hepsinde ortak bir yön bulmak. Şairlik bir meslek değildir. Olamaz da zaten. Yaşam biçimidir. Şairliğin parası olmaz. Şairseniz kimse sizinle evlenmek istemeyebilir. Bundan dolayı başka mesleklere yönelenler elbette olacaktır. Ancak şairliği ikinci bir meslek olarak göremezler. Çünkü o meslek değildir. Düşünürken çalışmak, hissederken yaşamak şairlik budur. En zor gözüken durumları, en kolay ifade tarzlarıyla anlatmaktır. Türkçe’nin o muhteşemliğini kullanabilmektir. Ruhların dile gelmeyen o duygularını, boğazları düğümleyen, sesleri kısan o hisleri, yazılara dökebilmektir. Onları yakalayabilmek ve incitmeden, kırmadan mısralara nazikçe bırakmaktır. Şairlik, ne zor ne de kolaydır. Ancak normal bir insan olmamaktır.
Öykülerim de var. Önceki satırlar da bahsettiğim gibi Zamanın İçindekiler kitabım da 9 adet öykü bulunmaktadır. Yayınlanmamış birçok denemem de var. Öykü ve deneme tarzlarını da seviyorum. Deneme yazmak, nesir tarzı içinde özgürlük alanını genişletmektir. Fikirlerini zorlamak ve onları görünür hale getirmektir.
Yazma yolculuğunuzdan kısaca bahseder misiniz? Bu yolculukta size kimler destek oldu?
Aslında ilk ne zaman yazdım ve neler yazdım çok hatırlamıyorum. Ancak ortaokuldan ve diğer arkadaşlarımdan duyduğum kadarıyla yazma durumu ben de baya eskiye dayanıyor. Şiir tarzları yazarmışım, edebi ifadelerde bulunurmuşum. Biraz büyüyünce 16-17 yaşında ufak tefek yazdıklarımı biriktirdiğim bir defterim vardı. Ancak satırlara gelmese de zihnimde gün içinde birçok şey yazdığım oluyor. Belki bunlar siliniyor olabilir ancak bu güzel bir durum.
Bana destek olanlara gelince, şiirlerimi bazen arkadaşlara ve tanıdıklara falan yollardım. Onlar da beğenirdi. Onun harici beni şiir yazmaya teşvik eden birisi var mı? İnanın hatırlamıyorum. Belki birkaç kişinden ufak destek sözleri vardır diye düşünüyorum. Ailem kitap çıkarma konusunda maddi destek sağladı. Kısacası yolculukta çoğunlukla tek başımaydım. Geminin tek kaptanı bendim.
Parçalanan Zamanın İzleri isimli şiir kitabınız Alaska Yayınları’ndan çıktı. Kitabınızda şiir severleri ne tür şiirler bekliyor? İpucu verir misiniz?
Kitabımın içerisinde 100 adet şiir bulunmaktadır. İnsanın ruhunun temelleri mısralarımda saklıdır. Zaman kavramını bolca göreceklerdir. Çünkü insan zamanın nehrinde yaşayan canlıdır. Onları derinden etkileyen mısraların olacağına içten bir şekilde inanıyorum. Ölümün kaçınılmazlığı, kalbin içindeki fırtınalar, sorgulamalar, felsefi bakış açıları… inanın o kadar çok çeşit şiir var ki bu kitabın şairi olarak ben bile bahsetmekte zorlanıyorum. Kitabın içerisinde, kendilerinden bir his, bir duygu bulacaklarına kesinlikle inanmalılar. Altı çizilecek bir mısra, durup düşünülecek satırlar… Okuyucularımı bunlar beklemektedir.
Başucu yazar, şair ve kitaplarınız nelerdir? Yazarların ve kitapların hayatınıza nasıl bir etkisi oldu?
Başucu yazarım Ahmet Hamdi Tanpınar’dır. Başucu şairim ise Yahya Kemal Beyatlı’dır. Namık Kemal, Ahmet Haşim, Behçet Necatigil, Baki, Fuzuli… gibi eski ve yeni şairleridir. Onun harici Reşat Nuri, Halit Ziya, Mithat Cemal Kuntay… gibi yazarları da severim. Kitapların bana büyük bir etkisi olduğunu düşünüyorum. Ruhumun içinde, benim fark etmediğim ya da gözümün önünde olmasına rağmen görmediğim birçok durumun ışığını yaktılar. Durup düşündürdüler, etkilediler. Sonra onlar birikti ve büyük bir malzeme oldu. Kendi düşüncelerim ile harmanlandı. Filtrelerimden geçti. Daha sonra şiir mısralarına döküldü.
Üzerinde çalıştığınız yeni bir kitabınız var mı? Okuyucularınıza ipucu verir misiniz?
Kısa zaman öncesine kadar vardı. Ancak çalışmalarım bitti çünkü basıma bugün verildi. Bir hikâye kitabıdır. Zamanın İçindekiler ismine sahiptir. İçinde evrensel temalar vardır. İkinci Dünya Savaşı, Hint Okyanusu, Sokrates, Sonbahar, Çöl, Einstein… gibi çok farklı hikâye temaları vardır. Hepsi güzel Türkçeyle yazılmıştır. Anlatım tarzı ve olayların yapıları okuyucuların dikkatlerini çekeceklerini düşünüyorum. Onları alışılmış hikâye tarzlarının biraz dışına çıkaracaktır.
Son olarak okuyuculara söylemek istediğiniz bir şey var mı?
Ben bu yolda yeni yeni adımlar atıyorum. Ne olur ve ne olacak bilmiyorum. Belki tanınacağım ve ülkemi temsil eden güzel bir edebiyatçı olacağım. Belki de tanınmadan öleceğim ve kitaplarım kalacak. Ya da öldükten sonra tanınacağım ve okunacağım. Ancak her ihtimalde de ben bu dünyada ölsem bile yaşayacağım. Çünkü artık ölümsüz olan kitapların içerisindeyim. Okuyucularıma derim ki sizleri görmesem de tanımasam da oturup çay içip sohbet etmesem de hepinizin kalplerinizin çok temiz olduğuna inanıyorum. Kitap okuyan insan değişebilen insandır. Kalbi güçlü olan insandır. Sizlere beni okuyun falan demeyeceğim. Ancak sizlere kitap okuyun diyeceğim. Düşünün diyeceğim. Çünkü bunlara ihtiyacımız var. Büyük ve küçük fark etmez, hepsine kocaman sevgimi buradan ifade etmek istiyorum. Şiir okumayı ve hissetmeyi hiçbir zaman bırakmayın.