Orkun Cabi Yazdı: Yağmur Damlasının Aşkı

Edebiyat Gazetesi'nin on ikinci sayısında yayımlanan Şair Orkun Cabi'nin Yağmur Damlasının Aşkı isimli şiirini sizlerle paylaşıyoruz.
Orkun Cabi, Yağmur Damlasının Aşkı

Önce soğuğu hissetti, sonra bir mavilik belirdi gözlerinin önünde.

Daha sonra kulaklarına, sabah bir okulun önündeki sokaktan geçerken 

Zil çalmadan önce duyulan 

Arı kovanına benzer çocuk cıvıltıları geldi 

Ama o kadar çabuk geçti ki çocukluk, hiçbir şey anlamadı

Aşağı doğru süzülmeye başladı

Çok eğlenceli idi ilk başta

Aşağı baktı, ne kadar da yüksekteydi, 

Kocaman göbeğinin altında ayaklarını göremiyordu

Sonra fark etti, zaten ayakları da yoktu

Düşmeye başlamadan önce gördüğü harika şeyi hatırladı.

Güneş olmalıydı o, 

Şimdi ise etraf gri idi.

Tüm damlalar gittikçe daha fazla hızlanarak aşağı doğru iniyorlardı

Birden birini fark etti yanında.

Ne kadar da güzeldi, 

Su gibiydi.

Konuşmak istedi; utandı, konuşamadı

Elini uzatmak istedi; ayakları gibi elleri de yoktu

Biraz yaklaşmak istedi

Ama o bilmiyordu; hiçbir yağmur damlası birbirine değmezdi

Fakat ne yaklaşabiliyor ne uzaklaşabiliyordu

Sonra gülümsedi

O da ona gülümsedi

Merhaba dedi

O da merhaba dedi.

O kadar güzeldi ki;

Ama birden fark etti ki etraftaki herkes de sevdiğine bakıyordu

O anda içinde bir öfke ve panik oluştu

Ona yaklaşma isteği adeta bir tutkuya dönüşmüştü

Zorladı kendini, ama nafile

Ne yapacağını bile bilmiyordu

Rüzgâra yalvarsam beni kavuşturur mu acaba diye düşündü

‘’Maalesef’’ dedi rüzgâr ‘’bizim aldığımız emir böyle’’

Bu bir bakıma iyiydi aslında

En azından adildi sistem

Sonra birden iri yarı tombul bir damlacığın sevdiğine oldukça yakın olduğunu fark etti

Kendini kastı, ne yapabilirdi

Elleri kolları olsa koşup bir yumruk atacaktı; ama yapamazdı

Tombul damlaya seslendi,

‘’Birader uzaklaş oradan’’ dedi

Tombul damla, ‘’hadi oradan, sen de kimsin’’ diye cevap verdi

‘’Aşağıda görüşürüz o zaman’’ dedi bizimki

Bol keseden atıyordu. Aşağıda ne olacağı belirsizdi nasıl olsa

Tombul damla ‘’senin ağzını burnu kırarım’’ diyecek oldu ki bir kuşun kanadına çarpıp ağzı bir tarafa burnu bir tarafa dağıldı

Bizim damla rahat bir nefes aldı 

En güçlü rakibinden kurtulmuştu 

O rahatlıkla sevgilisini seyrederken hayallere daldı

Acaba yumuşak bir toprağa damlasak akıp birleşir miyiz diye düşündü ve dua etmeye başladı

Artık iyice yere yaklaşmışlardı

Etraftakiler, yapraklara çarpıp dağılıyorlardı

Bizim damla yaprakların arasından teğet geçip toprağa düştü 

Sevgilisi de hemen ardından kucağına 

O an çok mutlu olmuştu fakat kısa sürdü

Birlikte toprağın altına doğru kaymaya başladılar

Etraf kararmıştı

İnce bir lif onları kendine doğru çekti ve sonra bir kanaldan akmaya başladılar; 

fakat bu sefer yukarı doğru, 

Ne kadar zaman geçtiğini anlayamamışlardı. İkisi de çok mutluydular

Sarmaş dolaş, yavaş yavaş akıyorlardı kanalın içinde. Ve bir yeşil ışıkla açtılar gözlerini 

Tekrar ısınmışlardı

Sıcacıktı her yer ve mis gibi kokuyordu etraf

Kendilerini çok hafiflemiş hissediyorlardı

Işık parlaklaştı

Artık mavi gökyüzündeki parlak sarı ışığı net görebiliyorlardı

Güneş olmalıydı bu, en başta gördükleri parlak ışık kaynağı

Sonra giderek hafiflediklerini hissettiler

Bu sefer de sanki yukarı doğru çekiliyorlardı

O kadar hafiflemişlerdi ki artık bedenlerini hissetmiyorlar ve ayrılmışlardı

Fakat üzülmüyorlardı.

Çünkü unutmaya başlamışlardı 

Artık çok mutluydular

O kadar mutluydular ki, mutlu olduklarını bile unuttular.

Ve giderek unuttular, unuttular, unuttular…

Yağmur damlasının ağzından duyulan son sözler şunlar oldu

‘’Hani hiçbir yağmur damlası birbirine değmezdi…’’

1932-2024 © Edebiyat Gazetesi
ISSN 2980-0447