Merhaba Esra Hanım, okuyucularımıza kısaca kendinizden bahseder misiniz?
Ben Esra Reis. Zonguldak doğumluyum. İlk, orta ve lise öğrenimimi Zonguldak’ta tamamladım. Dokuz Eylül Üniversitesi Sınıf Öğretmenliği ve Anadolu Üniversitesi Türkçe Öğretmenliği bölümlerinden mezunum. Bir erkek çocuk annesiyim. Ülkemin birçok il, ilçe ve köyünde uzun yıllar öğretmenlik yaptım. 2008–2011 yılları arasında Afganistan’da, 6 yaşından 21 yaşına kadar olan kız çocuklarının eğitimi için görev aldım. 2019–2024 yılları arasında ise Kırgızistan’da görev yaparak Türk kültürünü tanıtmak ve güzel Türkçemizi yabancılara öğretmek amacıyla çalıştım. Hayatın bana öğrettiği değerleri kaleme alıp okuyucularla paylaşmayı kendime görev edindim. Yazılarımda çaresizlikler içinde bir umut ışığı olabileceğini anlatmaya çalışıyorum.
Yazma yolculuğunuzdan kısaca bahseder misiniz? Sizi kitap yazmaya yönlendiren nedenler nelerdir?
Yazma yolculuğum, yaşamın karmaşası içinde bir anlam arayışının izlerini taşıyor. Tanıklık ettiğim gerçek hikâyeler, insan ruhunun derinliklerinde bıraktığı izlerle birleşince, kalemim kendiliğinden harekete geçti. Özellikle Afganistan’da ve Kırgızistan’da edindiğim tecrübeler, yazma isteğimi daha da pekiştirdi. Yazmak, hem kendimle hem de başkalarıyla kurduğum bir içsel köprü haline geldi.
Yazarlık sizin için ne ifade ediyor?
Yazarlık, benim için içimde birikenlerin kelimelerle hayata geçmesidir. Ruhumda büyüyen her duygu, her düşünce, ancak yazıyla vücut bulabiliyor. Yazmak, sadece anlatmak değil; anlamaya, hissetmeye ve iyileştirmeye dair bir yolculuk. En çok da insanın kendini bulduğu aynalardan biri.
Sesimi Duyan Var mı isimli kitabınız Alaska Yayınları’ndan çıktı, tebrik ederiz. Kitabınızda okurlarınızı ne gibi sürprizler bekliyor?
Çok teşekkür ederim. Bu kitap, yalnızca benim değil, sesi duyulmayan pek çok insanın da hikâyesine tercüman oluyor. Gerçek yaşanmışlıkların ve derin izler bırakmış anıların içten bir dille anlatıldığı bölümlerle okuyucuyu hem duygusal hem de düşünsel bir yolculuğa davet ediyorum. Kitabın en güçlü yanı, okuyucunun kendi hayatından izler bulabilmesi. En tükendim dedikleri anda umut ışığı ile parlayan o kutup yıldızını görebilmeleridir.
Başucu yazar ve kitaplarınız nelerdir? Yazarların ve kitapların hayatınıza nasıl bir etkisi oldu?
Başucu kitaplarım arasında Irvin D. Yalom’un Nietzsche Ağladığında adlı eseri özel bir yere sahiptir. Bu kitap, psikoloji ile felsefenin iç içe geçtiği derinlikli anlatımıyla beni oldukça etkiledi. İnsanın iç dünyasındaki çatışmaları, yüzleşmeleri ve değişim süreçlerini yalın ama çarpıcı bir dille aktarıyor. Aynı zamanda yaşamın anlamını sorgulayan bu eser, yazma biçimime ve insanı anlama çabama büyük katkı sağladı.
Üzerinde çalıştığınız yeni bir kitabınız var mı? Okuyucularınıza ipucu verir misiniz?
Evet, üzerinde çalıştığım yeni bir kitap projem var. Kırgızistan’da yaşadığım yıllara ve oradaki deneyimlere dayanan anılarımı kaleme almaya başladım. Bu kitapta sadece bir ülkenin kültürel dokusunu değil, aynı zamanda bir öğretmenin gözünden hayatın içinde karşılaştığı derin izleri bulacaksınız. Ayrıca şiir, deneme ve aforizmalardan oluşan; hayatı anlamaya, yorumlamaya çalışan daha içsel bir metin üzerinde de çalışıyorum. Okuyucuyu düşünmeye ve hissetmeye davet eden bu projeler, iç dünyamın farklı yansımalarını taşıyor.
Son olarak okuyuculara söylemek istediğiniz bir şey var mı?
Her okuyucuma yürekten teşekkür ediyorum. Dilerim ki; sevgi yüreğimizde tomurcuk çiçekler gibi açsın ve kökleri tüm canlılığa uzanarak dünyayı güzelleştirsin. Yalnız olmadığınızı, her zaman bir umut ışığının olduğunu asla unutmayınız.