Seven kalp, annesinin sesindeki tınıda da, bir ağacın yapraklarında da aynı coşkuyu bulur. Merhametli olan, yanan her orman parçası için de, özgürce ormanlarda gezme hakkı gasp edilen her geyik için de, zarar gören kendi evladı için de aynı hüznü duyar. Gerçekten duyabilen, ney sesinde de, yağmur sesinde de, nal sesinde de huzur bulur, ruhu ile derin bir bağ kurar. Hikmetin dışarıdan gelen seste olmadığını, kalbinde beslediklerinin duyduğu sesleri nasıl şekillendirip, anlamlandırdığını bilir.
Minnettar olan, annesinin yıllar önce yapmış olduğu elmalı turta için de şükreder her tarçın kokusu burnuna geldiğinde, ondan dinlediği her uyku öncesi masal için de şükran duyar yıllar geçse de. Genç yaşta annesini kaybettiği için isyan etmek yerine, olanda da, olmayanda da gizli kalan güzellikleri görür. Kayıpları, daha da yükseklere uçması, vizyonunu geliştirmesi, kendi potansiyelinin farkına varması için, kanat olur ona.
Yaşam amacını bilen, üretir, paylaşır, çabalar. Arada duraklasa da, yorulsa da, hiç pes etmez yüreği ile çıktığı yolculuğundan, yolundan. Birilerini mutlu etmek, destek olmak, varlığını hissettirmek isteyen, karşılık beklemeden, yokluk demeden vermek için sebep arar, fırsat kollar. “Alma-verme” dengesi diye günümüzde dillere pelesenk olmuş şekilde, tüccar edasıyla kantarı koymaz ortaya her adımında. Paylaşmak, destek olmak için vesile yaratır. Bu, bazen “Sen seversin, onun için bunu yaptım” tadında olur, bazen de “Vitrinde gördüm, aklıma sen geldin, hemen aldım senin için” şeklinde olur. Gün gelir, hissettirmeden, dile getirmeden karşıdakinin ihtiyacını gidermek için maddi ve manevi kaynaklarını kullanır, mahcup etmeden.
Özen gösteren, karşısındakini istemsizce kırdıysa, uykusuz kalır. Bunu kendine dert edinir, hatasını sadece sözleriyle değil, eylemleriyle de telafi eder. Aynı hatayı bir daha tekrarlamaz. Emek vermek isteyen, her durumu bunun için fırsat bilir, çabalar. Yapmadıkları için mazeret yaratanlardan olmak yerine, işlerin yolunda gitmesi için ortam, fırsat yaratır çünkü bilir ki emeksiz, çabasız hiçbir şey büyümüyor, gelişmiyor, yeşermiyor.
Mütevazi olan, eğitiminden, dış görünüşünden, statüsünden, mal varlığından bağımsız olarak kalpten kalbe köprü kurar. Kimseyi, kimseyle kıyasa sokmadan karşısındakine biricik ve kıymetli olduğunu bakışı ile, sözleri ile, duruşu ile hissettirir. Yanında huzur ve güven hissedilir.
Gözlemlerime göre yukarıda saydıklarımı yapanları ise suistimal edenler, manipüle edenler çoğunlukta maalesef. Nihayetinde insan olmak, sanatların en zoru, yolculukların en erdemli olanı. Yolculukta bazen ihanete uğramak da, yorulmak da, kaybetmek de var. Hepsi insana dair, hepsi hayatın bir parçası.
Kurnazlığa kaside yazılan bir coğrafyada, kurnazlığı zekâ ile karıştıranlar çokça. Bilmezler ki, kurnaz insan daha düşük zekâ seviyesine sahip olmakla beraber, ahlaki olarak zayıftır, etik ve adaleti kendi çıkarları için feda etmiştir.
İnsan bilinci ile yolculuğuna devam edenler, bunları görür, üzülür ama duymaya, sevmeye, görmeye, vermeye devam eder. Çünkü beşer olmak ile insan olmak arasındaki fark, bu yolculuktan alnının akıyla, tüm deneyimlenenlere rağmen çıkmakta yatar.
Beşer bilinci ile insan bilinci arasındaki uçurum büyüktür. Beşer, orman yakar. Eğitimi, bilgisi, yeteneği ile hak etmediği pozisyonlara emek harcamadan, torpille, ayak kaydırarak gelir. Adam kullanır, kendi kasasını düşünür, arkadaşını kullanır, eşini aldatır, etrafındakileri dolandırır. Ayrımcıdır beşer. Adalet bilmez, olayları işine geldiği gibi yorumlar. İlişkilerde maske takar, taktik çok bilir, strateji uzmanıdır. Kıymet gördüğü zaman, kıymete kendisinin fazlasıyla layık olduğunu, karşı tarafın kendisine mecbur ve borçlu olduğunu sanır. Kolaylıkla şımarır, değersizleştirir karşısındakini. Bilmez ki iletişimde olduğu kişi, insan olmanın verdiği sorumlulukla, hoşgörü, nezaket ve kapsayıcılık ile ona yaklaşıyordur.
Bir muhitte, sokak hayvanlarına nasıl davranıldığından anlarım ben orada yaşayan ahalinin beşer bilincinde mi insan bilincinde mi olduğunu. Bir iş yerindeki en yetenekli, konusunda en bilgili ve çalışkan personelin meslektaşları tarafından mobbinge uğrayıp uğramadığı güzel bir göstergedir o kurumun beşer bilincinde mi, insan bilincinde mi olduğunu anlamak için.
İlişkisine emek mi veriyor partnerinin kalbini hoş tutmak için, yoksa karşı tarafı kırıp, rencide ederek kendi yetersizliğini, hatalarını mı kamufle ediyor oradan anlarız karşımızdakinin beşer bilincinde mi, insan bilincinde mi olduğunu. Yakın arkadaşının, öz kardeşinin başarısını, güzelliğini, imkanlarını kıskanıp arkadan iş mi çeviriyor yoksa gönülden her daim iyiliğini mi istiyor…
Misaller listesi böyle uzar, gider. Hayat yolculuğunda, beşer ve insan arasındaki farkı anlayana ve ona göre konumlanana kadar yansıtma, aynalama aracılığıyla, sonsuz olasılıklı misaller kümesinden düşer bizim de bahtımıza çeşitli deneyimler, eşleşmeler, sınavlar, kayıplar, fırsatlar.
İnsan olma yolculuğu, meşakkatli ama çok kıymetli. Yolculuğumuzda duyan, gören, seven ve yaşam amacına sadık olanlardan olmak dileğiyle. Aşk ve sevgiyle kalın…
Yazar Güz / Edebiyat Gazetesi / Eylül 2025 / Sayı 32
Hiç yorum yok
Yorum Gönder