Binnaz Deniz Yıldız: Göktaşı Altında Sus Dilinde Karaborsa

Edebiyat Gazetesi'nin on üçüncü sayısında yayımlanan Binnaz Deniz Yıldız'ın yazısını paylaşıyoruz.

Binnaz Deniz Yıldız

Ağrılıydı tüm istasyonlar, uyku mahmurluğu ve şeritlerin kıvrak hükmünde

Bomboş bir odanın yalnızlığı kadar kinayeli,  yanlış ve de

Kimsenin kimseyi öpmediği göğsünden, açmadığı yaralarını bir diğerine!

Şehirler biliyor çatlayan sesimi, suyu boyuna kesen

Rüzgârın tuhaf ironik ağırlığında simetrisiz bir resim…

Bipolar özlemler çekiyorum kılı kırk yararcasına-aynı resmi ölçüyorum bir defadan biri çıkarıp

Hangi geminin kaptanıyım eksik boyalarla kendimi çizen? 

Biliyorum sadece bilmenin yetmediğini “var olmak için”

Bir fare kapanında doğurdum böbreğimi-birleştiren Akdeniz ile Nil’i-kırılan

böbreğim değil kazanı alanı-sözcüklerin kirlendiği

Çıkarılan kalbim kırk bin yıllık metafordan-gemiler yüklüyor gözlerimi-yok artık panzehirim!

Bir istasyon-bir kadın-durmadan dönen çark- kadının adını bilmediği

Asılıyor ağaçlara dişliler –topladım saatleri-eriyor zaman metal çözelti

Saçlarım Venüs-kollarım veba-ilaç yok ve de dünya-düştü pıhtı sokaklara

Kara bir gece bu, göktaşı altında, sus dilinde karaborsa!

1932-2024 © Edebiyat Gazetesi
ISSN 2980-0447