Hayatınızın Senaryosunu Kendi Cesaretinizle Yazın

Edebiyat Gazetesi olarak Logo Yayınevi'nden çıkan Zamil kitabının yazarı Sıla Korkmaz ile keyifli bir söyleşi gerçekleştirdik.
0

Merhaba hocam, okuyucularımıza kısaca kendinizden bahseder misiniz?

Ben Sıla Korkmaz, 17 yaşındayım. Lise eğitimime bireysel olarak devam ederken, tüm zamanımı okumaya ve yazmaya adadım. Erzurum’da yaşıyorum; bu şehrin sessiz ama derin havası, çoğu zaman ilham kaynağım oluyor. Kelimelerle büyüyen, yazarken kendini bulan ve anlatacak çok hikâyesi olduğuna inanan genç bir yazar adayıyım.  Yazmak benim için; hem suskunluklarımı konuşturmak hem de içimde birikenleri anlamlı cümlelere dönüştürmenin en güzel yolu.

Yazar Sıla Korkmaz

Yazma yolculuğunuzdan kısaca bahseder misiniz? Sizi kitap yazmaya yönlendiren nedenler nelerdir?

"Yazma serüvenim, herkesinki gibi küçük yaşlarda başladı. Duygularımı kimseye anlatamadığım anlarda, kâğıda dökmek tek çıkış yolumdu. Başta yalnızca bir günlükten ibaretti... Ama zamanla, içimde biriken hayaller, gözlemler ve   Çevremde gördüğüm  o anlatılmamış küçük anlar, tek bir sayfaya sığmayacak kadar büyüdü. Beni her defasında masanın başına oturtan şey, duygularıma kalıcı bir ev kurma isteğimdi. Hikâyelerimin bir gün bir okura ulaşması ve yazdıklarımın bir yerlerde yaşamaya devam etmesi... işte bu, benim en büyük itici gücüm oldu."

Yazarlık sizin için ne ifade ediyor? 

"Yazarlık benim için sadece bir hobi ya da meslek değil; yaşama biçimi demek. Dünyaya bir 'filtre' takıp, herkesin gördüğünden farklı bir şeyi görebilme, o anı yakalayabilme becerisi. Aynı zamanda büyük bir sorumluluk. Çünkü yazdıklarınızla birinin hayatına dokunuyor, belki de ona kendisini anlatan bir ayna tutuyorsunuz. Yazmak, nefes almak, anlamak ve hissetmek demek."

Kitabınız Logo Yayınevi’nden çıktı, tebrik ederiz. Kitabınızda okurlarınızı ne gibi sürprizler bekliyor?

Zamil ,benim  için en özel anlardan biri, en hevesli ve merak dolu yaşımda yazdığım ilk kitabım oldu. Kitabım, küçük yaşta sevgiye ve ilgiye muhtaç büyüyen, ardından karanlık bir adama aşık olan bir kızın hikayesini anlatıyor. İçinde fazla kavuşmalı ve mutlu sahneler yok; daha çok kırgınlık ve yalnızlık duygularını yansıtıyor. Okurlarım her satırda Asya’nın kırılganlığını ve çaresizliğini hissedecekler. Özellikle yalnız büyüyen ve hayatı kırgınlıklarla dolu olanlar, Asya’da kendilerinden bir parça bulacaklar. Kitabım, iki serilik olarak planlandı ama ilk kitapta bile içimizi ısıtacak umutların tekrar tekrar doğacağını rahatlıkla söyleyebilirim.

Başucu yazar ve kitaplarınız nelerdir? Yazarların ve kitapların hayatınıza nasıl bir etkisi oldu?

Yazma yolculuğumda ilham aldığım en güçlü kaynaklardan biri, Büşra Yılmaz’ın kalemiydi. Özellikle Ölüme Fısıldayan Adam adlı kitabını okurken hissettiğim o karmaşık ama derin duygular, bana sadece bir hikâye değil, aynı zamanda bir umut bırakmıştı.  Onun cümlelerinde kaybolurken, kelimelerin bir kalbi olduğunu fark ettim. İşte ben de yazarken, o kalbin izinden gittim. Her satırda Asya’nın iç dünyasını anlatırken, aynı zamanda kendi içimdeki sesleri de duymaya başladım. Büşra Yılmaz’ın satırlarında bulduğum güç ve samimiyet, bana “Ben de anlatmalıyım.” dedirtti. Bu kitap, yalnızca bir hikâye değil... ilhamla başlayan, hislerle büyüyen ve umuda tutunan bir yolculuk aslında.

Üzerinde çalıştığınız yeni bir kitabınız var mı? Okuyucularınıza ipucu verir misiniz?

Evet, şu anda Zamil adlı romanımın ikinci serisini yazıyorum. Bu defa, çaresizliğin ve yalnızlığın ardından doğan umut ışığını anlatan bir hikâye olacak. Aşkı, acıyı, kayıpları ve insanın içinde filizlenen sessiz gücü...   İlk kitapta kalbin en kırılgan yanlarına dokunduk birlikte. İkinci kitapta ise, o kırık kalbin nasıl ayağa kalktığını, bir parıltının nasıl yeniden doğduğunu göstermek istiyorum. Çünkü bazen en karanlık anlardan bile bir umut çıkabilir. Ve ben, bu umudu kelimelerle büyütmeye çalışıyorum. Asya’nın hikâyesi devam ederken, aslında hepimizin içinde bir yerlerde saklı kalan duygular da ses buluyor.  Bu seride de okuyucular, yalnız olmadıklarını hissedecekler.

Son olarak okuyuculara söylemek istediğiniz bir şey var mı?

Bu söyleşide bana yer verdiğiniz için çok teşekkür ederim. Sevgili okurlar… Size bir yazar olarak değil, hikâyelerine sahip çıkan biri olarak sesleniyorum: Hayatınızın senaryosunu başkalarının kalemiyle değil, kendi cesaretinizle yazın. Korkularınızla yüzleşmek zor ama imkânsız değil. Belki Zamil’in sayfalarında, o karanlığın içindeki ışığı siz de göreceksiniz. Unutmayın, en büyük edebiyat eseri… henüz yaşamadığınız hayatınızdır. Yazmak bir isyansa, okumak da o isyanın en büyük eylemidir. Ve siz bu eyleme katıldığınız için… minnettarım. Bir sonraki hikâyede, çok daha güçlü bir yerde yeniden buluşmak dileğiyle.

Hiç yorum yok

Yorum Gönder

1932-2025 © Edebiyat Gazetesi
ISSN 2980-0447