Sabahattin Ali, Cumhuriyet Dönemi roman ve hikâyesinde önemli bir yere sahiptir. Yazar yalnızca yazdıklarıyla değil, renkli yaşamı ve hazin ölümüyle de toplumun ilgisini çekmiş, hâlâ da çekmektedir.(1) Anadolu’nun değişik şehirlerinde öğretmenlik yapmış olan yazar, hapislik döneminde ve yazarlık yıllarında insanları ve çevreyi gözlemlemiş, bu gözlemleri betimlemelerle okurlarına yansıtmıştır.
Batı edebiyatında ortaya çıkan toplumsal gerçekçilik anlayışı Türk edebiyatına Cumhuriyet Dönemi’nde yansımıştır. Sabahattin Ali bu akımdan etkilenmiş yazarlarımızdandır. Şu cümleler gerçekleri nasıl da ortaya çıkarıyor: “Her İzmir’e gelişimde muhakkak bir kere uğradığım bu harabeler, sanki seneden seneye daha harap oluyor, binlerce yıl önce aralarında bazı insanların insanlar gibi yaşadığı mermerler bile kendilerini asırlarca örtüp koruyan anlayışlı toprağın altından çıkarıldıklarına küsmüşçesine, kararıp kirleniyordu.”(2)
Sabahattin Ali’nin öykülerinde tanıtılanlar, Cumhuriyet’in ilk yıllarında yaşayan insanlardır. Kasabalarda yaşayan esnaf, köylerde yaşayan çiftçiler, oturak âlemlerinde dansözlük yapan kadınlar gözümüzün önünde canlanacak şekilde ifade edilmektedir. “Yaşı daha yirmi sularında idi. On beş senelik oturak avratlarından güzel oyun oynuyor, bütün türküleri, en zorlarını bile, gözünü kırpmadan söylüyordu. Bir yanık sesi vardı ki… Bu ses için ismi Gramofon Avrat olmuştu.”(3)
Kişilerin fiziksel özellikleri ayrıntılarla verilmiştir: “Uzun boylu, uzun kır bıyıklı, ihtiyarlıktan hafif kamburlaşmış bir adam, karanlık bir kahveden dışarı çıktı. Beni baştan aşağı süzdükten sonra, kocaman yumruklarını, burada ne işin var? der gibi masaya dayayarak sordu.”(4)
Kişilerin psikolojik özellikleri verilmiştir: “Yıllarca görmediğim bir hasretime kavuşmuş gibi yüreğim hopladı. Sabahtan beri gördüklerimin ve duyduklarımın tesiriyle artık Çirkince’yi de yerinde bulamayacağımdan korkmaya başlamıştım.”(5)
İnsanlar, toplumun ekonomik, sosyal, siyasal ilişkileri içinde, kişisel özgürlüklerden yoksun, sömürü düzeninde var olma savaşı verirler. Bu insanları yazarın gözünden izlediğimizde, acımadan kızgınlığa uzanan duygularla dolarız: “Bu günden sonra kadın ne bir oturağa gitti, ne eline kaşık alıp oynadı, ne de güzel ve yanık sesini duyan oldu. Evvela yaşlıca birinin yanına kapatma girdi. O kendisini kapı dışarı edince de umumhaneye düştü.”(6)
Yazar kişilerini tip olarak değil karakter olarak vermiştir. Onları tek bir özelliğiyle değil birçok özelliğiyle aktarmaktadır. Kişilerin ve toplumun fotoğrafı çekilmektedir. Sınıfsal çelişkiler, kadının ikinci sınıf insan görülmesi, ulusal çekişmeler, doğanın tahrip edilmesi yazarın ortaya koyduğu sorunlardır.
“Gymnasium’un mozaikleri, şimdi birbirini kovalayan keçilerin tırnakları altında dağılmaktaydı. Coşkun bayramların, spor oyunlarının kutlandığı Hipodromun göbeğine muhacirler tütün ekmişler, kenardaki kuru yapraklı bir çardağın altında sıtmadan titreşerek yatıyorlardı. Sayısı bir zamanlar bin üç yüzü geçen ve bugün elimize ancak elli kadarı gelebilen o harikulade tragedya ve komedyaların oynandığı tiyatronun geniş ve serin artist gardıropları şimdi tek tük gelen seyyahlarla, buraya yerleşmiş olan birkaç aileye ve keçi çobanlarına kenef vazifesi görüyordu.”(7)
Mekân tasvirlerinde okurun gözünde canlandırma amacıyla ayrıntılı gözlemlere başvurulmuştur: “Köyü baştan başa dolaştım. Bu sekiz yüz evli küçük kasabada şimdi belki elli hane bile oturmuyordu. Buraya mübadil olarak yerleştirilen muhacirler, tütüncü oldukları için incirlerini, zeytinliklerini yok pahasına satmışlar, hatta birçok ağaçları kışın kesip yakmışlar, sonra her biri bir tarafa dağılmışlardı. Yıllardır boş duran evlerin ne kapıları, ne pencereleri, hatta ne de döşemeleri kalmıştı.”(8)
Sabahattin Ali için sonuç olarak şunları söyleyebiliriz: Yazar, gözlem yeteneği olan, betimlemelerinde başarılı, kişileri doğa ve toplum kuralları içinde gerçekçi bir biçimde verebilen, edebiyatımızın erken kaybettiği yeteneğidir. Yazımızı Sabahattin Ali’nin bir dörtlüğüyle bitirelim:
Geniş meydanlarda yakılır çıra
Çakır nazlı nazlı dokunur defe
Süt gibi rakıyı sunar Çakır’a
Ateş gözlü, gür bıyıklı bir Efe
Fırat Kasap / Edebiyat Gazetesi / Aralık 2025 / Sayı 35
Kaynakça
1. Eski Dostlar, Hıfzı Topuz
2. Çirkince, Sabahattin Ali
3. Gramofon Avrat, Sabahattin Ali
4. Çirkince, Sabahattin Ali
5. Çirkince, Sabahattin Ali
6. Çirkince, Sabahattin Ali
7. Çirkince, Sabahattin Ali
8. Çirkince, Sabahattin Ali

Türkiye’nin aylık tek Edebiyat Gazetesi, öykü, deneme, yazı, şiir ve söyleşilere yer vermektedir.
Hiç yorum yok
Yorum Gönder