Kadir Ersoy: Tango

Edebiyat Gazetesi'nin on beşinci sayısında yayımlanan Kadir Ersoy'un Tango başlıklı yazısını paylaşıyoruz.

Kime Arjantin diye sorarsanız sorun alacağınız cevap Maradona ve Tango olur. Son senelerde biraz futbolcu Messi. Bunların dışında Arjantin hakkında fazla bilgisi olan yoktur. Madem öyle biz de biraz onlardan söz edelim.

Kadir Ersoy: Tango

Buenos Aires‘de fuara katılacaktık. Fuardan bir gün önce standımızı kurduktan sonra sıra şehri gezmeye geldi. Önce Maradona’nın doğup büyüdüğü ve dünya futbol starı olduğu Boca Juniors takımının mahallesi civarlarına geldik. İlk dikkatimizi çeken, bizde gecekondu diye adlandırabileceğimiz gibi çok basit yapılar. Ama çok şirin bir şekilde üzerleri rengarenk boyalarla boyanmış. Boyanmış derken, bir ev komple aynı renk değil. Ön duvarın üçte biri yeşil, diğer bir kısmı sarı ve sona kalan kısmı da kırmızı mesela. Bunun sebebini rehber arkadaştan öğrendik. Meğer buralarda çok fakir aileler yaşarmış, öyle ki yakındaki bir boya fabrikası her gün artan fazla boyadan birkaç kabı çöpün yanına bırakırmış, o fakir ailelerden birileri hemen onu kapar ve evinin duvarını boyarmış. Ama her gün başka bir renk fabrikadan dışarı bırakıldığı için artık şansına o gün ne renk ve ne miktarda ise alınır ve duvarın ne kadarını kapatabilirse o kadar sürülürmüş. Onun için her ev bir renk cümbüşü. İşte Maradona bu fakir bölgeden yetişip dünya yıldızı olmuş bir futbolcu. Ülkesine kazandırdığı Dünya Kupaları sayesinde öyle seviliyor ki, adeta Milli Kahraman. Sokakların duvarlarındaki resimlerde veya satılan tişörtlerde Peron vb. gibi ülkesine hizmet vermiş politikacılardan ziyade Maradona’nın resimleri bulunur.     

Daha bu evleri gezmeye fırsat bulamadan bir kız yanımıza yanaştı ve “Tango yapalım mı?” dedi. “Ben tango bilmem ki” mazereti geçerli değildir. Verirseniz 10 doları, ayaküstü size biraz tango öğretir ve beraber tango yaparken hatıralık resimler çektirebilirsiniz.

Tipik Arjantinliye benzemeniz için de kafanıza şapka, boynunuza da atkı atılır, hemen havaya girersiniz. Tabi tersi de geçerli, yani kadınsanız, yanınıza yanaşıp, tango yapalım mı diyen bir erkek mutlaka çıkacaktır. Bence fazla düşünmeyin, bırakın kendinizi onun maharetli kollarına, çevirsin dursun sizi, dünyayı unutun 10 dakikalığına. Tangonun genel havasında zaten iki ayrı cinsin birbirine “sen olmasan ne yazar” der gibi umursamayan gururlu tavrı yanında aslında “sensiz olamam”ın derin bakışlarını ve birliktelik içindeki ritmini hissedersiniz. Kesinlikle erkekle bayan dansın başında birbirlerine rest çeker görünümündeyseler de dansın finali muhakkak birbirlerinin kollarında tamamlanır.

Hangi restoranda yemek yerseniz yiyin mutlaka yakınınızda bir Arjantinli çiftin hakikaten seyri mükemmel tango gösterisini izleme fırsatı buluyorsunuz. Tabi ki her restoranın turistlerin kendisine gelmesini için yollara serpilmiş bir sürü çığırtkanları var, yani sizi kolunuzdan tutup içeri almaya can atıyorlar. Bunlardan biri “ hangi ülkedensiniz?” dedi. Türkiye deyince, “ Neee, aslan Fenerbahçe, (biraz küfürlü) bilmem ne Cimbom...” diye naralar atmaya başladı. Türkiye’ye geldiğinde Fenerbahçeli dostlarının onu maça götürdüğü hemen belli oldu.

Arjantin’e gelmişken bu işin en ustalarını seyredelim dedik ve ünlü Tango şovlarının olduğu güzel bir restorana gittik. Yemeğimizi afiyetle yedikten sonra, sahnede kolay takip edemeyeceğiniz hızda tango figürleri yapan çiftleri hayranlıkla izlemeye başladık. Bizim fuarda tercümanlığımızı yapan Arjantinli kız “Ben Tango bilmeyen bir erkekle hayatta evlenmem” demişti. Onun tavsiyesi ile bu çok iyi gösteri yerine gelmiştik. Tabi ki onu da getirmiştik. Önümüzdeki masada yemek yiyen, tahminen 80 yaşları civarında bir çift vardı. İnanılmaz bir zevkle tempo tutarak seyrediyorlardı. Tercümanımız onlarla bir şeyler konuştu, sonra bize döndü ve “Bugün evlenme yıldönümleriymiş, burada kutlamak istemişler, burada, yani 60 yıl kadar önce baş dansçılar olarak tango gösterisine çıktıkları bu sahnede” dedi. Meğer Arjantin’in çok ünlü emekli iki tangocusuymuş.

İnsan hemen havaya girip tango öğrenmek istiyor, ama kesinlikle çok iyi anlaşacağınız bir partneriniz olmalı, yoksa öğrenene kadar özellikle ayaklarınıza çok basılabilir veya siz partnerinizin ayağını çok ezebilirsiniz. Arada bir tehlikeli, hızlı dönüş figürleri yaparken veya partneriniz ayağını sizin iki bacağınız arasından geçireceği zaman bazı nazik uzuvlarınıza darbe alma riskiniz de var. İyisi mi biz tek başımıza rahat rahat oynayacağımız çifte telliye takılalım.

1932-2024 © Edebiyat Gazetesi
ISSN 2980-0447