Şu kâinatın hikmetine dönüp bakılmış,
Hüzünden çıkan rahmetle yaratılmış.
İnsanın tüm hâllerini anlatan hüzün,
Her anımızda olan bir parça özün.
Neden sonra, sevgi içinde bir yerde,
Görünür sevginin kaynağı, azâde.
Mutlu gülen yüzler dalar hüzünle;
Ağlarken mutluluğu hissetse de...
Kâinatın her bir zerresi rahmet dolu,
Rahmetin kaynağından hüzün oldu.
Çıkan seslerin en güzeli: hüzün...
Meleklerin katına ulaşan hüzün.
Kalbin attığını hissettiren bu duygu,
Duygu kavramından ötede duyuldu.
Ruhların sonsuzluğu anlatan hüzün.
Kâinatın Hû'larını konuşturan hüzün,
Yalnızların Sevr mağarası olan hüzün,
Örümcek ve güvercinle korunan hüzün.
Nereyi incelersen, çıkar bir sanat;
Muhakkak içindeki hüznü anımsat.
Mutluluğa bir pay da vardır kalbinde,
Hüzünden akacak sözlerle birlikte.
İnsanın ruhu çıksa, ayan olacakmış;
Hüznün kaynağından ruh çıkacakmış.
Nebîlerin en büyük imtihanı: hüzün;
Aynı zamanda yekpâre dayanak: hüzün.
Hüznün olgunluğundan kâinat konuşur,
Zikirler, hüzünle mest hâlde oluşur.
Hüzün konuşmak isterse akar gözyaşı,
Bu lisanın kalbini duyacak Rahmet'e karşı.
Miraç’a çıkan, ayrılıktan gelen hüzündür;
Âhiretin delilinde yine hüzün görünür.
Kavuşmak ister hepimize hüzünle beraber;
Kavuşulacak işte, sevgiyle bir muteber.
“Ol” emrinin kaynağında hüzün gözükür;
Her şeyi olduran bir sırrın özüdür.
Kemal Taşdemir / Edebiyat Gazetesi / Eylül 2025 / Sayı 32
Hiç yorum yok
Yorum Gönder