Şiir Sözlerin Zirvesidir

Edebiyat Gazetesi olarak Alaska Yayınları'ndan çıkan İklim Bahar kitabının yazarı Yaşar Okur ile söyleşi gerçekleştirdik.
0

Merhaba hocam, okuyucularımıza kısaca kendinizden bahseder misiniz?

1968 yılında Devrek’te (Zonguldak) doğdum. İlkokuldan sonra Bursa İmam Hatip Lisesi ve Mülkiye’yi (Ankara Üniversitesi Siyasal Bilgiler Fakültesi, Kamu Yönetimi Bölümü) bitirdim. Ardından yüksek lisansımı ve doktoramı Siyaset Bilimi ve Kamu Yönetimi alanında Kocaeli Üniversitesi’nde tamamladım. Ziraat Bankası Teftiş Kurulu’nda Müfettiş Yardımcısı olarak başladığım meslek hayatıma İller Bankası Teftiş Kurulu’nda devam ettim ve Teftiş Kurulu Başkanlığı dâhil görevlerde bulundum. Halen İller Bankası Başmüfettişi olarak görevime devam ediyorum. Başarabildiğim kadarıyla “İyi yönde orijinal ve faydalı olabilmeye çalışmak” şeklinde bir hayat felsefesine sahibim.

Şair Yaşar Okur

Sizce şiir nedir? Şiirde olmazsa olmaz dediğiniz öğeler var mı?

Şiir, aklı aşmış ve gönülden taşmış duyguların söze dökülmesidir. Sözlerin zirvesidir. Kuru sözün, görüntünün canlanmış halidir. Şiir; tat, renk, zevk, merak, heyecan, coşku, hayal ve benzeri ile yaşamın ve yaşadığının farkına varmadır. Şiirsiz söz  ve yaşam, sanal sayılabilir. Şiirde olmazsa olmaz öge, şiirin bir ilham gibi geldiğinde hemen kaleme alınabilmesi ve doğal haliyle kelimelere dökülebilmesidir. Şiir, şekle sıkı sıkıya bağlı söz ustalığı değildir. 

Şairlik sizin için ne ifade ediyor? Öykü, deneme tarzında yazılar da yazıyor musunuz?

Şairlik, insani ve ulvi duygularımızı mecraına akıtabilme, kendi kendini bütün boyutlarıyla ifade edebilme sanatıdır. İnsanın iç dünyasının değerlerimizle, kültürümüzle ve kapasitemizle harmanlanarak ifadesidir. Şiir dışında yüksek lisans ve doktora tezlerimle hakemli hakemsiz dergilerde yayımlanmış makalelerim bulunmaktadır. Ayrıca 2020 yılının sonlarından itibaren bürokraside yaşanılan, ağırlıkla trajikomik boyutu yüksek olayları ele alan iki adedi yayımlanmış, biri de yayınlanma aşamasında olmak üzere üç adet kitabım bulunmaktadır. Bu çalışmaların türüne, klasik hikâye, deneme, anı gibi yazım türlerinden öte sohbet tadında vaka analizi denilebilir. 

Yazma yolculuğunuzdan kısaca bahseder misiniz? Bu yolculukta size kimler destek oldu?

Yazma serüvenim şiirde ortaokul yıllarımda başladı lise yıllarımda devam etti. Ancak mükemmeliyetçi yaklaşım tarzım nedeniyle o yılların çalışmalarının tamamını ortadan kaldırdım. O yüzden şiirlerim, üniversite sonrasından günümüze kadarki yıllarıma aittir. Akademik anlamda yazma işine “Türkiye’de Kamu Denetimi: Değişim Süreci ve Performans Denetimi” ismiyle basılan yüksek lisans tezimle başladım ve bunu akademik ve mesleki dergilerdeki makalelerim ve “Büyükşehir Belediye Yöneticilerinin Algısıyla İller Bankası’nın Yeniden Yapılandırılması” ismiyle basılan doktora tezimle sürdürdüm. Vaka analizi tarzı; ikisi Nobel Yayınevi tarafından “Bürokrasi Sahnesi” ve “Bürokraside Vasatlık Tuzağı: Bize Deliler Lazım” isimleriyle basılmış, biri de basım öncesi tetkik aşamasında olan üç kitabım ise “Bürokrasinin Nasrettin Hocalığına” soyunan bir yaklaşımla yazılmış, akademik olma kaygısı taşımayan ancak yayımlanan her ikisi de akademik yayın olarak basılan kitaplardır. Bunlarda yer alan olaylarla teftişin ve akademinin sıkıcı üslubunun dışında esprisi ve eğlencesiyle hem kendi hayatıma hem de her kesimden okurlarımım hayatına farklı bakış açıları, tat, renk, espri ve eğlence katmak istedim. Şiirde serbest tarzı benimsemiş bulunmaktayım. Arif Nihat Asya’dan Necip Fazıl Kısakürek’e, Nazım Hikmetten Can Yücel’e birçok şairin şiirlerini kısmen de olsa okudum. Tarzımın oluşmasında hepsinin katkılarının olduğunu söyleyebilirim. 

Kitabınız Alaska Yayınları’ndan çıktı. Kitabınızda şiirseverleri ne tür şiirler bekliyor? İpucu verir misiniz?

Sevgi, aşk, hasret, hüzün, düşler, hayaller, inanç, doğa, tarih birçok boyutu var şiirlerimin. Şiir, hayatın kendisi gibi. Onda ne varsa şiirde de o var. Ancak ben hasret, hüzün ve sitemlerim olsa da ümidi ve güzellikleri öne çıkarmaya çalıştım. Onun için kitabımın adını da “İklim Bahar” koydum. Hayata pozitif bakmak, mutluluğun anahtarı gibi…

Başucu yazar, şair ve kitaplarınız nelerdir? Yazarların ve kitapların hayatınıza nasıl bir etkisi oldu?

Necip Fazıl Kısakürek, Mehmet Akif Ersoy, Arif Nihat Asya, Abdürrahim Karakoç, Yahya Kemal Beyatlı, Nurullah Genç gibi şairleri sever ve okurum. Serbest tarzda yazmış Nazım Hikmet ve Can Yücel gibi büyük ustaların tarzları, benim için oldukça çekici. Her kitap, ayrı bir evren sunar insanın önüne. Ufkunuzu açar, bakış açılarınızı geliştirir, ruhen ve fikren olgunlaşmasına destek olur. Benim de öyle oluyor. 

Üzerinde çalıştığınız yeni bir kitabınız var mı? Okuyucularınıza ipucu verir misiniz?

Üzerinde çalıştığım bürokraside yaşanan trajikomik boyutlar da taşıyan orijinal olaylardan oluşan sohbet tarzında bir vaka analizi kitabım, tetkik aşamasındadır. Yukarıda isimlerini verdiğim iki kitabımla birlikte bu üçlünün Türkiye’de alanında klasik olmasını istiyorum, bekliyorum ve olacağına inanıyorum. Bu üçlüyü, benzerlerine rastlamadığım, oldukça zevkli, esprili, eğlenceli, farklı ufuklar açan ve aynı zamanda dersler de çıkarılabilecek bir tarzda kaleme aldım... Bir diğer beklentim ise şiir kitabımın yayımlanmasından sonra ikinci hatta üçüncü şiir kitabımı yayımlamam. Bu konuda henüz olgunlaşmış olmasalar da çalışmalarımın olduğumu söyleyebilirim. İnşaallah okurlarım beğenir ve ilgi gösterir. Marifet iltifata tabi… Allah’tan isteğim, sizlerin ilgisiyle ve hayırlısıyla başarılı olması… 

Son olarak okuyuculara söylemek istediğiniz bir şey var mı?

Şiirlerimin okurlarım tarafından beğenileceği, onların hayatına farklı bir tat katacağı yönünde bir kanaatim var. Okuyucularımın değerlendirmeleri ve tavsiyeleri benim için çok kıymetli. Değerlendirmelerini bana iletmelerini ve çevrelerine kitabımı tavsiye etmelerini beklerim. Kendilerine şiir gibi hayatlar dilerim. 

Hiç yorum yok

Yorum Gönder

1932-2025 © Edebiyat Gazetesi
ISSN 2980-0447