Merhaba hocam, okuyucularımıza kısaca kendinizden bahseder misiniz?
Bir kamu kurumunda görev yapan bir devlet memuru olsam da, mesleki kimliğimin ardında tarih, felsefe, mitoloji ve psikoloji gibi disiplinlerden beslenen derin bir entelektüel merak bulunuyor. Uzun yıllardır toplumların dönüşüm dinamiklerini, kültürel süreklilik ile kırılma noktalarını ve bireyin ruhsal yapısının sosyolojik koşullarla ilişkisini inceliyorum. Kalabalıklardan uzaklaşıp düşünsel dinginlik aradığım dönemlerde dağ cılık, yamaç paraşütü ve su altı dalışları gibi doğayla uyumlu faaliyetlere yöneliyorum. Bütün bunlar, insanın hem tarihsel hem biyolojik hem de varoluşsal serüvenini anlamaya çalışan bir düşünce yolcusuna dönüştürdü beni.
Yazma yolculuğunuzdan kısaca bahseder misiniz? Sizi kitap yazmaya yönlendiren nedenler nelerdir?
Toplumsal çözülme, kültürel erozyon, modern bireyin kimlik parçalanması ve aile kurumunun sessiz fakat derin yarılmaları beni yazmaya sevk eden temel motivasyonlardı. Yazı benim için yalnızca bir ifade biçimi değil; aynı zamanda düşüncenin kalıcı hale gelme çabasıdır. Gelecek kuşaklara entelektüel bir miras bırakma, yaşadığımız çağın ruhunu analiz ederek tarihin devam eden anlatısına mütevazı bir katkı sunma isteği beni sürekli olarak üretmeye yöneltti. Köklerinden kopmadan yeniliği kavrayabilen, vicdanı hür bir insan idealine katkı sağlamak için yazıyorum.
Yazarlık sizin için ne ifade ediyor?
Yazarlık, düşüncenin zamana meydan okuma biçimidir. İnsan zihninin içsel evreniyle dış dünyanın kaotik gerçekliği arasında kurulan rafine bir köprüdür. Bir yazar hem hatırlayan hem hatırlatan; hem çözümleyen hem çözüldüğü noktaları görünür kılan kişidir. Benim için yazmak, bilincin katmanlarını aralamak ve okurun zihninde yeni ufuklar açmaya çalışmaktır.
Altın Kanlı Kral isimli eseriniz okurla buluştu, tebrik ederiz. Kitabınızda okurlarınızı ne gibi sürprizler bekliyor?
Altın Kanlı Kral, Mezopotamya coğrafyasının kadim hafızasından beslenen bir psikolojik dramdır. Eserde, iki kardeşin trajedisiyle başlayan hikâye bir halkın yavaş yavaş çürüyüşüne ve bir kralın karanlığa sürüklenişine dönüşüyor. Altının cazibesi ile insan vicdanının sınırları arasındaki gerilimi felsefi bir dille ele alıyorum. Okurları sadece bir anlatı değil; tarihsel göndermeler, mitolojik yankılar ve insan doğasının karanlık kıvrımlarına yapılan entelektüel bir yolculuk bekliyor.
Başucu yazar ve kitaplarınız nelerdir? Bu eserlerin hayatınızdaki etkisinden bahseder misiniz?
Yuval Noah Harari’nin düşünsel derinliği, insan türünün kolektif hikâyesine bakış açımı genişletti. Ziya Gökalp ve Nihal Atsız gibi isimler kültürel hafızanın önemini kavrayışımda belirleyici oldu. José Mauro de Vasconcelos’un duygu derinliği, İskender Pala’nın medeniyet perspektifi ve tarihsel tutarlılığı ise yazınsal disiplinimi şekillendirdi. Bu yazarlar, düşünce evrenimi hem akademik hem estetik açıdan besleyen önemli kilometre taşlarıdır.
Üzerinde çalıştığınız yeni bir kitabınız var mı? Okuyucularınıza ipucu verir misiniz?
Şu sıralar üzerinde çalıştığım The Network Man, dijital çağın görünmeyen karanlık yüzünü anlatıyor. Fakir bir aileden çıkan, kurduğu karmaşık sosyal ağlar ve bilişim suçları dünyasında yükselen bir adamın serüvenini merkeze alıyor. Ancak bu eser yalnızca teknik bir siber suç anlatısı değil; güç, kader, etik ve Mezopotamya’nın tarihsel gölgeleriyle örülü derin bir ruh çözümlemesi sunuyor.
Son olarak okuyuculara söylemek istediğiniz bir şey var mı?
Köklerinizi unutmayın; çünkü köksüz kalan her varlık, en hafif rüzgârda bile savrulmaya mahkûmdur. Modern dünyanın baş döndürücü hızına kapıldıkça insanın kendi benliğinden uzaklaşması neredeyse kaçınılmaz hâle geliyor. Kadim Türk öğretileri “Özünü bilen, yönünü bulur” diyerek insanın önce iç âleminde düzen kurması gerektiğini hatırlatır. Bilgelik geleneğinde geçen “Zihnini düzelt, dünyanın düzelmeye başladığını göreceksin” sözü de bireyin dönüşümünün mikrokozmos ve makrokozmos ilişkisinde nasıl rezonans yarattığını gösterir.
Atatürk’ün düşünce yapısı ise akıl, bilim ve eleştirel muhakemenin merkezde olduğu rasyonel bir ethos kurar; “Hayatta en hakikî mürşit ilimdir” sözü, insanın varoluşsal yönelimini mental disiplinle şekillendirmesi gerektiğini vurgular. Vicdanınızı koruyun; çünkü insanın en kırılgan ama aynı zamanda en dirençli tarafı oradadır. İmam Gazâlî’nin “Kalp temiz olursa ameller de temiz olur” sözü, içsel konsistansın tüm davranışlara yansıyan bir aksiyom olduğunu hatırlatır.
Ailenize, kültürünüze ve toprağınıza bağlı kalın; zira insan, ait olduğu coğrafyanın hafızasıyla anlam bulur. Unuttuğu yere yabancılaşır; hatırladığı yerde ise yeniden inşaya yönelir. Bu yüzden hafızanızı diri, bilincinizi uyanık, varlığınızı ise anlamlı kılın; çünkü insan, ancak kendi yaşamının farkındalıklı tanığı olduğunda gerçek bir ömür sürmüş olur. Yada ölünce torunları tarafından unutulmuş, hiç bir yaşam emaresi göstermeyen, insanlığa bir iz bırakmamış sadece mezarlıktaki kum birikintisi olursunuz.

Türkiye’nin aylık tek Edebiyat Gazetesi, öykü, deneme, yazı, şiir ve söyleşilere yer vermektedir.
hocam emeğinize, kaleminize sağlık, bizi daha çok eserlerinizle buluşturun lütfen.
YanıtlaSil