Prof. Dr. Bayraktar Bayraklı’nın Adalet Kitabı Çıktı

Tüm insanlığın ortak değerlerinden biri olan adalet belki de en çok özlemini duyduğumuz, yokluğunu hissettiğimiz kavram haline geldi. Peki, insanlar adaletin ilahi düzeyde anlamını bilse yine de adaletsiz davranmaya cesaret ederler miydi? Yoksa tüm dünyadaki bu zulüm ilahi adaletin tecelli etmesine mi sebep olacak?

Prof. Dr. Bayraktar Bayraklı, Adalet, Destek Yayınları, kitap

Prof. Dr. Bayraktar Bayraklı adalet kavramını en temelden başlayarak anlattığı yeni kitabında aslında adaletin ne kadar yüce bir değer olduğunu bir kez daha hatırlatıyor. “Adaleti oluşturan bir kimya vardır. Bu kimyanın elementleri şunlardır: Varlık, akıl, hikmet, doğruluk, özgürlük, refah ve gelir dağılımı, hak, güçler ayrılığı, merhamet, kolaylık.” Adaletin toplum düzeninde ve bireylerin yaşamında ne kadar önemli bir rolü olduğunu her yönüyle açıklayan kitap bu değerin yokluğunun insanlığı getireceği hale de dikkat çekiyor. “Adaletin görevleri şunlardır: Hak ve özgürlükleri korumak, ahlaka hayat vermek, psikolojik dengeyi korumak; bunlar anayasal demokrasiyi sağlar, hangi esaslar üzerinde çalışılacağını belirler, kabiliyetlinin ve çalışıp fark yaratanın kıskanılmasını önler. Adaletin bir amacı da kamu yararını ekonomiye sokmak, ölçüyü korumak, toplumu ve insanlığı gözetmektir.” 

Kök-süz 18 Mart’ta Prömiyer Yapacak

Yurt dışına gitmek isteyenlere rehberlik eden kitap ve oyun, kişilerin hayallerini gerçekleştirmek için güvenli limanları terk etmelerinin mümkün olduğunu anlatıyor. Oyunun prömiyeri, 18 Mart'ta İstanbul’da gerçekleştirilecek.  Gökhan Kutluer'in “Türkiye’den Gitmek: İtalya’ya Uzanan Bir Göç Hikayesi” adlı kitabı, tiyatro izleyicileriyle buluşmaya hazırlanıyor. Yazarın ilk kitabı “Bulut Fabrikası” gibi “Kök-süz” oyunu da Seranay İduğ tarafından tiyatroya uyarlandı ve Seyithan Korkmaz yönetiminde Tiyatro Mundus tarafından sahnelenecek. Bir göç hikayesini anlatan oyunun prömiyeri, 18 Mart'ta Üsküdar Yeni Sahne'de gerçekleştirilecek, biletinial.com adresinden bilet temin edilebilecek. Gökhan Kurt, Kök-süz

“Kitabı yazarken, insanların hayallerine ulaşmaları için korkularını yenmeleri ve konfor alanlarından çıkmaları gerektiğini anlatmak istedim. Kitabın sahnelenmesi, bu mesajı daha fazla kişiye ulaştıracağı için beni çok mutlu etti” diyen Gökhan Kutluer, oyunun izleyenleri cesaret ve umut dolu bir yolculuğa çıkaracağını söylüyor. Kitabının okuyuculara kendilerine doğru bir yolculuğa çıkma cesareti verdiğini söyleyen Gökhan Kutluer, oyunun da aynı etkiyi yaratarak hayallerinden vazgeçmeyi düşünen herkese ilham kaynağı olacağını şu sözlerle ifade etti: “Herkesin bir hayali var ve bazen hayallerin gerçekleşebilmesi için cesur adımlar atmak gerekiyor. Attığımız her cesur adım, kendimize doğru yol almamıza, kendimizi daha çok keşfetmemize yardımcı oluyor. Burada anahtar sözcük cesaret ve “Kök-süz”, yurt dışında yaşamak veya hayallerine doğru bir yolculuğa çıkmak isteyen herkesin içindeki cesareti ortaya çıkarmak isteyen bir oyun.”

Türkiye’nin aylık yayın yapan ilk bisiklet dergisi Cyclist Türkiye’de editörlük yaparken bisiklete dair Türkiye’de yapabileceği şeylerin belli bir noktadan ileri gidemeyeceğini anlayan Gökhan Kutluer’in hikayesi, iki bavul, iki bisiklet ve bir turist vizesi ile İstanbul’dan ayrılarak İtalya’nın Bergamo şehrine gitmesiyle başlıyor: “Benim hikayem, doğup büyüdüğü toprakları, ailesini, arkadaşlarını, dilini ve alıştığı her şeyi bırakıp kendine başka bir coğrafyada yer açmaya çalışan herhangi birinden farklı değil ancak ben bir adım öteye giderek hikayemi paylaşmak ve bu hikaye üzerinden tutkularının peşinden gitmek isteyen fakat kendini cesaretsiz, çaresiz ve yalnız hissedenlere “yalnız değilsin!”, “çaresiz değilsin!” ve “çok cesursun!” demek istedim. Çünkü bazen tek bir kıvılcım yetiyor hayallerin peşinden koşmak için gereken cesaretin ateşini yakmaya. İşte yazdığım kitapla o kıvılcımı yaratmak istedim. O kıvılcım şimdilerde evrildi, ‘Kök-süz’ oyunuyla farklı bir anlatım diline kavuştu ve yeni bir sanat dalında hayat bularak kalplerde cesaret ateşini yakmak üzere harika bir ekip tarafından başarıyla sahnelendi. Yolu açık, izleyicisi bol olsun!”

Sekreter Kim’in Nesi Var’ın İlk İki Cildi Çıktı

Kore’den webtoon’lar dışında manhwa’ların da yer aldığı yayın planı kapsamında Athica etiketiyle dünyanın dört bir yanından ödüllü fantastik ve bilimkurgu kitaplar da okurla buluşacak. Yalnızca Kore çizgi romanlarını değil Japon mangalarının seçkin örneklerini de okura sunacak olan Athica, dünyanın her köşesinden her yaştan okura hitap edecek renkli, çeşitli, eğlenceli kitaplarla farklılıklarımızın değil benzerliklerimizin altını çizerek evrensel bir bakış geliştirecek. 

Sekreter Kim’in Nesi Var, Athica Yayıncılık

“What’s Wrong About Secretary Kim” adıyla uyarlandığı K-Drama ile dünya çapında büyük bir hayran kitlesine sahip olan seri şimdi de basılı olarak sevenleriyle buluşuyor.  Zeki, zengin, yakışıklı fakat bir o kadar da kibirli Lee Young Joo ile uzun yıllardır onun asistanlığını zor kişiliğine rağmen başarıyla sürdüren Kim Mi So’nun hikâyesini keyifle okuyacaksınız. Jeong Gyeong Yun’un yazdığı, Kim Myeongmi’nin çizdiği seriyi Habibe Yılmaz dilimize çevirdi.

Ben Annemin Sırlarıyım Destek Yayınları’ndan Çıktı

Günümüzde artık hastalıkların yalnızca fiziksel bedenimizle ilgili olmadığı kabul edilen bir gerçek. Hatta bedenimizdeki hastalıkların bazıları yaşadığımız travmatik olayların sonuçları olarak ortaya çıkar. “Yaşadığımız travmatik olaylar enerji bedenimizi zedeler ve zaman içinde fiziki bedende ‘hastalık’ adını verdiğimiz mesaj oluşur."

Bülent Demircioğlu, Ben Annemin Sırlarıyım, Destek Yayınları, Kitap

Peki küçük bir çocuğun doğuştan nasıl bir travması olabilir? Henüz yaşam deneyimi olmayan bir bebek ne ara travma yaşamış olabilir? Onun hastalığının da sebebi travmalar mıdır? Bülent Demircioğlu yeni kitabı Ben Annemin Sırlarıyım ile tüm bu soruların ve çok daha fazlasının yanıtını veriyor. Bebeklerin travmaları ebeveynlerinden ne şekilde devraldığını, bunların bebeğe nasıl kodlandığını anlatıyor. Üstelik bu kodları temizleme yollarıyla beraber! Tamamı gerçek hikâyelerden alıntı olan ve okurlarına herhangi bir kimyasal/ilaç/organik karışım önermeden anne babaların çocuklarını nasıl iyileştirebileceklerini anlatan bu kitabı okuduktan sonra yalnızca çocuğunuzu değil kendi çocukluğunuzu da iyileştireceksiniz.

Uzmanlar Çocuk Kitapları Konusunda Uyarıyor

Çocuk kitaplarının çocukların dünyasını yansıtması gerektiğini belirten eğitimci yazarlar ise çocuğun bilinç seviyesine inemeyen ve olumsuz ögeler barındıran kitapların travmaya yol açabileceğine dair uyarıyor. Çocuk kitapları, çocukların bilişsel yeteneklerini geliştirirken, günlük yaşamdaki davranış ve iletişim becerilerine de katkıda bulunuyor.

Coşkun Bulut,

Çocuklarının küçük yaşta okuma alışkanlığı edinmesini isteyen ebeveynler ise çocuklarının yaş grubuna uygun kitapların arayışına giriyor. Bugüne kadar kaleme aldığı Çocuk Şehri, Şakacı Meyveler ve Sebzeler, Minik Deha, Kitap Adası ve Çocuk Oyunları Teknolojiye Karşı başlıklı çocuk kitaplarıyla adından sıkça söz ettiren Eğitimci - Yazar Coşkun Bulut ise çocuğun bilinç seviyesine inemeyen kitapların çocukta travmaya yol açabileceğine dair ebeveynleri uyarıyor. Bilinçli hazırlanmayan ve içinde olumsuz ögeler barındıran kitapların, çocukların uyku düzeninin bozulmasına, korkmalarına, dış dünya ile iletişimlerinin kesilmesine yol açabileceğini aktaran Eğitimci - Yazar Coşkun Bulut, “Çocukların dünyası, yetişkinlerinki gibi değil. Hem iyi ve kötüyü ayırt etme, hem de onları içselleştirme aşamasında yetişkinlerden çok farklı algıma yöntemleri var. Bu yüzden çocuk kitapları mutlaka çocuğun dünyasını yansıtmalı ve onun bulunduğu bilinç seviyesinde kaleme alınmalı. Aksi takdirde bu kitaplar, çocuklarda kalıcı travmalara neden olabilir” dedi. 

“Kitaplar çocukların hayallerini yönlendirmemeli”

Çocuk kitaplarının çocukların hayal dünyasına hitap etmesi gerektiğini belirten Eğitimci - Yazar Coşkun Bulut, “Çocuk kitapları, çocukların hayal dünyasına hitap etmeli ancak hayallerini şekillendirmemeli. Onlara net yönlendirmeler yapmamalı. Yani kitaplar, yalnızca çocuğun istek ve hayallerine rehberlik etmeli. Ben de Çocuk Şehri, Şakacı Meyveler ve Sebzeler, Minik Deha, Kitap Adası ve Çocuk Oyunları Teknolojiye Karşı kitaplarımı bu anlayışla kaleme aldım. Kitaplarımda çocukların hayal dünyasına hitap etmeyi, içeriği oyunlarla zenginleştirmeyi ve konuyu ilgi çekici görsellerle pekiştirmeyi hedefledim. Ebeveynlerin çocukları için kitap seçerken bu gibi fiziksel ve psikososyal gelişimi destekleyen yapıcı kitapları tercih etmelerini tavsiye ediyorum” ifadelerini kullandı.  Kitap seçimi yapılırken çocuğun gerçeği olan oyun dünyasının unutulmaması gerektiğine dikkat çeken Eğitimci Yazar Coşkun Bulut, “Oyun, bir çocuk için her şeydir. Çocukları eğlendirir, ruhsal, bedensel ve zihinsel gelişimlerini destekler. Sosyalleşmelerini sağlar, olumlu davranışlar kazandırır. Bu yüzden çocuk için bu kadar önemli bir gerçeğe çocuk kitaplarında da yer verilmesi gerekiyor. Resimler bu noktada bir araç olarak kullanılabilir. Çünkü çocuk okurlar çoğunlukla somut öğrenmeye eğilimlidir. Onlar için çizimler, okumaktan çok daha etkilidir. Kitap resimleri, görsel okumayı desteklediği gibi, çocuğun hayal dünyasını da zenginleştirir. Konu ile uyumlu, ilgi çekici resimler içeren kitaplar, kitabı çocuklar için daha dikkat çekici hale getirir ve okuma motivasyonlarına katkıda bulunur. Dolayısıyla kitap seçerken yalnızca metin değil, görsel zenginliği de göz önünde bulundurmak kritik bir önem taşıyor” şeklinde konuştu. 

Mavi Yeşil Dergisi'nin 140. Sayısı Okurla Buluşuyor

İçimizdeki burukluk, acı ve hüzünle çıktık bu kez okur karşısına. Mart-Nisan 2023 tarihli bu sayımızın hazırlıklarına henüz başladığımız günlerde, 6 Şubat 2023 günü, on bir ilimizi kapsayan deprem felaketiyle uyandık. Yaşadığımız, yaşayacağımız son deprem acımız olsun, yaşadığımız bu büyük felaket. Mavi Yeşil Dergisi,

Elif Burcu Özkan, Ceren Demirkıran, Tarık Uçar, Halis Doğan, İbrahim Tığ ve Muhammed Hikmet, bu sayımızın şairleri. Nikos Kavvadias, Ersin Engin çevirisiyle bu sayımızda. Ferda Albağ, Melis Azizi ve Yusuf Yılmaz, bu sayımızda öyküleri yayımlanan üç isim. İki güzel yazıyla Melih Elhan ve Murat Atak, dergiye katıldılar. Nurdan Aladağ, şair Mehmet Rüzgâr ile şiirini, şiirlerini konuştu. Hasan Öztürk ile İsmail Şimşek, öğretici metinler içeren kitapları değerlendirirken Gülcihan Bakır da bir öykü kitabını ‘aile’ bağlamında değerlendirdi. İlker Aslan, edebiyatımızda adından çokça söz ettirmiş Turgut Uyar hakkında yazdı. İyi okumalar…

140. Sayının İçindekiler:

Sel Gidince Kum Kalacak /İsmail Şimşek - 3

Annelerin Ektiği Domates Tohumları ve Kızlarının Topladığı Domatesler / 

Gülcihan Bakır - 3

Mehmet Rüzgâr ile ‘Şiir’ Görüşmesi / Söyleşi: Nurdan Aladağ - 7

Fata Morgana  /Nikos Kavvadias - Çeviri: Ersin Engin - 10

Okumak, Yaşamak ve Yazmak  / Murat Akan - 11

Manifestolu Reverans / Elif Burcu Özkan - 13

Bir Bakışta Korku / Ceren Demirkıran - 14

Yaban Çileği Tarlasında Buluştuk Çocukluğumla / Melih Elhan - 15

Haldun Taner Seçkisi: Zamanın Getirdiği Perspektifler / Hasan Öztürk - 16

Köpekler ve Ben / Tarık Uçar - 18

Yüce Dağ Başında Bir Yalağuz: Turgut Uyar’ı Anmak / İlker Aslan - 19

Ölü Evinde Dirilmenin Hikâyesi / Ferda Albağ - 25

Yolcu / Halis Doğan - 27

1986 / Melis Azizi - 28

Harmanyeri / İbrahim Tığ - 29

517 Numaralı Hastane Odası / Yusuf Yılmaz - 30

Hey Gidi / Muhammed Hikmet - 31

Atatürk’ün Kod Adı: Mustafa Şerif Çıktı

 Gazeteci-yazar Yaşar Gürsoy yeni kitabı Atatürk’ün Kod Adı: Mustafa Şerif ile Atatürk’ün askeri öğrenciliği sırasında başlayan gazetecilik merakından yola çıkarak Mustafa Kemal Atatürk ile ilgili bir basın panoraması sunuyor.

Atatürk’ün Kod Adı Mustafa Şerif, Destek Yayınları, Kitap

“Bu kitap Milli Mücadele ve ardından Cumhuriyet yıllarında Gazi Mustafa Kemal Atatürk’ün gazetecilik yönü, gazeteciliğe bakışı ve basının dördüncü kuvvet oluşundaki aşamaları ele almaktadır.” Atatürk ile ilgili basında çıkmış haberlerin de özeti olan kitap, dönem boyunca yaşanan önemli olayların gazete sayfalarında nasıl yer aldığını da gösteriyor.

Umut Özkan Yazdı: Gönül Erlerimiz Aşık Veysel'den Ozan Ali Kızıltuğ'a

Bu dizelerinin güzelliğine bakın. Âşık Veysel hem kişileştirdiği, kutsadığı sazına unutamayacağı bir öğüt veriyor hem de tüm insanlığa. Ben bu dizeleri Fazıl Say’ın Âşık Veysel için hazırladığı ‘’Kara Toprak Âşık Veysel’’  oratoryosunda dinlemiştim. 

Aşık Veysel, Ozan Ali Kızıltuğ, yazi,

Say’ın piyanosuyla Koca Veysel âdeta sahnede canlanmıştı; sazıyla, fötr şapkasıyla... Âşık Veysel'in eserleri o gün bir daha, bir daha nidalarıyla yeniden seslendirilmişti. Fazıl Say’dan Âşık Veysel’i dinledikçe Refik Durbaş’ın “ustası” aklıma gelmişti. Sanatçı Zülfü Livaneli’nin saz çalmayı öğrenmek için gittiği Ankara Hamamönü’ndeki bir saz atölyesindeki izlenimlerini hatırlamıştım o zaman. 

İnsanlık değerleri Veysel'le dile geliyordu, koca koca ağaç kütüklerinden kimisi gürgen, kimisi dut. Vefanın bir mahalle adı olmadığını “ahde vefa’’ ile buluşturarak onu genç kuşaklara aktarıyordu. Âşık Veysel o güzelim ezgileri çıkaran sazına sesleniyordu: “Ustanı sakın unutma.”. Teliyle, tezenesiyle, sapıyla, perdesiyle emeğini ortaya koyanı;  zımparalayanı, vernikleyeni, tezgâhta şekil veren emektarı unutma, ustana saygıyı ve sevgiyi esirgeme. İnsanın babasına gösterdiği sevgiyle eş değer tutuyordu Koca Veysel bu sevgiyi. Yine Âşık Veysel’in bir dörtlüğü daha:

“Beni hor görme kardeşim

Sen altınsın ben tunç muyum

Aynı vardan var olmuşuz

Sen altınsın ben sac mıyım

Ne var ise sende bende

Aynı varlık her bedende

Yarın mezara girende 

Sen toksun da ben aç mıyım?”

Ozan Âşık Veysel insanları bir bütün olarak görmüştür.

“Gün ikindi akşam olur /  Gör ki başa neler gelir” diyen Büyük Ozan’ın yaşam serüveni Sivas'ın Sivrialan köyünde başlar, sonra da sözlü kültürümüzün nesilden nesle, kuşaktan kuşağa aktarımını sağlayan yaşam pınarlarından biri olur.

Âşık Veysel'in Muzaffer Sarısözen öncülüğünde ilk olarak Sivas'ta düzenlenen “Âşıklar Şöleni”nde dile getirdiği eserler, sözlü kültürümüzün önemli aşamalarından birini oluşturur. Bu şölende söyler Âşık Veysel: "Uzun ince bir yoldayım / Gidiyorum gündüz gece” adlı eseri. Dönemin Sivas Milli Eğitim Müdürü Ahmet Kutsi Tecer: “Biz Âşık Veysel ile bu toprakların sesi olduk.'' der. Geçenlerde Sivrialan’dan gelen bir dostum, Âşık Veysel'in büyük bir özenle diktiği meyve ağaçlarının kuruduğunu söyledi. Adına konferansların verildiği, çocukların koşa koşa gittiği, ''adının verildiği'' okul kapanmış; sular çekilmiş, kuşlar terk-i diyar etmiş. 

Oysa Âşık Veysel bu topluma büyük dersler vermiş ve öğretiler kazandırmış büyük bir ozandır. Veysel’in bir anısı dilden dile aktarılarak günümüze kadar gelmiştir. Bir gün Âşık Veysel’i terk eden ilk eşi Esme Ana köy bakkalına alışverişe gider. O sırada bakkalda Veysel, dönemin âşıklarından Ali İzzet Özkan ve Sivrialan'ın ileri gelenleriyle bir muhabbettedir. Esme Ana, Veysel'i görünce içeri girmez, alışverişini işaretler aracılığıyla pencereden yapıp oradan uzaklaşır. Veysel, Bakkal Mustafa’ya  “Bari iyisinden verseydin.”  der. Bakkal Mustafa kimse gelmedi ki diyerek konuyu değiştirmeye çalışır. “O zaman camdan alışveriş yapan kimdi?” der Âşık Veysel. Orada bulunan Orta köylü Tatık’ın oğlu Ali: “Şatıroğlu, sen bizi kandırıyorsun, kör değilsin? Nereden bildin?” der. Bir tartışma başlar.  Sonunda Veysel “Kokusundan, kokusundan.” diyerek tartışmayı bitirir.

Veysel'den yıllar sonra dünyaya gelen ve onunla ''yerdeş'' olan Sivas'ın Mursal’ından âşık edebiyatımızın, âşıklık geleneğimizin büyük ustası Ozan Ali Kızıltuğ,  ''iki kapılı handan'' göçeli iki yıl oldu. İki bine yakın eseri TRT repertuvarında bulunan ozanımız usta-çırak geleneğiyle büyüdü. Eserlerinin çoğunu radyo repertuvarına uzun ömürler diliyorum, Yücel Paşmakçı hocamız almıştı. 

O, sazının tezenesine vurduğunda Sivas'ın şirin ilçesi Divriği canlanır gözünüzün önünde. Divriği'nin görkemli dağı Yama Dağları’na çıkarsınız… O hep Yama Dağları’ndan alacaklı olduğunu sazıyla, sözüyle söyledi. Bir de Divriği'nin köylerinden. Çocukluğu ve gençliği Sivas’ta yoksulluk içinde geçti. Bunu eserlerinde sürekli dile getirdi. Sevdası büyüktü. “Senden oldu, senden oldu.” dizeleriyle sevdasını dile getirdi. Onun gönül treni hep kara trendi ve “yürekten” yol alırdı. Onun tezenesine  “Ben ağayım, ben paşayım.” diyenler kapılarını hep kilitlemişlerdi. Bir köy, gurbet bu kadar mı güzel anlatılır. Hangimiz unutabiliriz. Selda Bağcan'ın gür sesiyle dile getirdiği, sözleri Kızıltuğ’a ait tertemiz bir aşkı,  bir film şeridi gibi bugüne aktaran şu sözleri: “ Dam üstünde çul serer / Leyli de yar loylu da yar / Loy loy loy / Bilmem, yar kimi sever” hangimiz unutabiliriz.  

Cem Adrian'ın söylediği, sözleri Kızıltuğ’a ait olan: “Ankara’da sen yoksun / Öf öf gelemem diyorsun.”, peki Yıldız Tilbe'nin seslendirdiği, “Bir zaman ayları saydım”ı, ya da “Ha babam de babam”ı… Ve daha binlerce eseri. Ve Sabahat Akkiraz'ın güzel sesiyle “Senden oldu senden oldu”  dizeleriyle Ozan Kızıltuğ sevdasını dile getirmesini… En son onu Kutlay Doğan'ın hazırladığı ve TRT'de yayınlanan belgeselde izlemiştim. Ali Kızıltuğ da hakka yürüdü. Hem Kızıltuğ hem de Âşık Veysel bizim gönül erlerimizdir. İkisi de âşıklık geleneğinin harman olduğu Sivas'tan. Yunus Emre ne güzel söylemiş, ''Ölür ise ten ölür / Canlar ölesi değil.”.

Edebiyat Gazetesi'nin İkinci Sayısı Çıktı

Genel Yayın Yönetmenliğini Veysel Altunbay’ın yaptığı Edebiyat Gazetesi’nin manşetinde UNESCO 2023 Âşık Veysel Yılı Anısına Yazar Umut Özkan Gönül Erlerimiz Âşık Veysel’den Ozan Ali Kızıltuğ'a başlıklı yazısı yer alıyor. 

Edebiyat Gazetesi Sayı 02

Söyleşi bölümünde, Yazar Şebnem Pişkin ile ile aşk, sevgi ve son kitabı “Bir Yunus Emre Hikâyesi Sarı Çiçek” hakkında konuşuldu. Editörlüğünü Yücel Aydın’ın üstlendiği Edebiyat Gazetesi’nin mart sayısında Yalnız Ama Mesut isimli öyküsüyle Fırat Kasap, İki Kule isimli öyküsüyle Mustafa Bilgücü, Kader isimli yazısıyla İsmail Hilal, Sonsuza Dek isimli öyküsüyle Ahmet Rıfat İlhan, Geyşa isimli öyküsüyle Kadir Ersoy, Korku Öyküleri isimli kitap değerlendirme yazısıyla İlkay Coşkun yer aldı. İstenilen ölçüde çıktı alınıp okunabilen Edebiyat Gazetesi’ni edebiyatseverler çevrimiçi olarak Magzter, Dergilik, Google Play Kitaplar ve edebiyatgazetesi.com üzerinden de ücretsiz okuyabilirler. Gazeteyi cihazınıza indirip okumak için tıklayınız.


Türkiye’nin Yapay Zekâ ile Hazırlanmış İlk Polisiye Çizgi Romanı!

“Yapay Cinayet“, Alper Kaya tarafından yazıldı; Twitter’da çalışan yapay zeka çizim botu @ressambot tarafından resimlendi.

yapay cinayet, alper kaya,kitap

İstiklal Caddesi’nde işlenen vahşice bir cinayetin ardından, katili bulmaya çalışan dedektifin zihninde bir yolculuğa davetlisiniz. Bakalım katili, dedektiften önce bulabilecek misiniz?

Okumak için tıklayınız.

Bir Yunus Emre Hikayesi SARI ÇİÇEK Çıktı

Derviş Yunus, Aşık Yunus, Bizim Yunus… Az konuşup, çok düşünen Yunus. Cânlar cânını bulma uğrunda, cânını yağma eden Yunus. Köyünü ardında bıraktı da düştü Yunus yollara.

Bir Yunus Emre Hikayesi SARI ÇİÇEK, Şebnem Pişkin, Kent Kitap, kitap

“Ahhh!” diyor kendi kendine. “İçimde öyle bir yangın var ki, bütün Sakarya’yı içsem sönmeyecek bir yangın benimkisi!” Yürüdüğü ıssız yolda sarı çiçek ona yoldaşlık edecek. Sarıca köyde Elif kız yolunu gözleyecek. Yunus’un kilidi elden ele geçecek. Erenler köyünde Yunus şaşkın. Buğdayı mı yoksa himmeti mi tercih edecek? Tek perdelik “Sarı Çiçek” tiyatrosu 13. yüzyıl Anadolu bozkırlarından kopup gelen Yunus Emre kokusunu zamanımıza taşıyor.

Ahmet Rıfat İlhan Yazdı: Hayaller

Dijital sayaç, iki bin dokuz yüz seksen dördü gösteriyordu. Her yeri kaplayan, yapay zekâsıyla dünyayı yöneten bir makine içinde yaşıyorlardı. Hepsinin Kendince hayalleri vardı. Bazılarının hayali küçüktü. Makinenin içyapısına sızmak… 

hayal

Virüs gibi. Devrelerine, işletim sistemine, hafızasına… Bir anlamda, iç huzursuzluk ve kargaşa çıkarmak. Bazılarınınsa hayali daha büyük… Dünyanın yönetimini, sistemin izin verdiği zamana kadar devralmak için makinenin donanımını ele geçirmek. İşlemciyi, ses ve görüntü kartını… Kimisinin de hayali dünyaya sığmazdı. Onların hedefi etrafı kat kat güvenlik duvarıyla örülü ana kartı ele geçirmekti. Gerçek savaşçılar gibi. Hepsinin mücadelesi kendine göre çetindi. Savaşı, hayali sınırsız olanlar kazandı sonunda. Ancak dünyada yalnız bir adamla kadın kaldı.

Fransızca Filmler 4 Şehirde Gösterime Girecek

Belçika, Kanada, Lüksemburg, Isviçre Büyükelçilikleri ve Alliance Française Bursa işbirliği ile düzenlenecek Frankofon Film Günleri’nde toplam 9 uzun metrajlı film Türkçe altyazı ile gösterimde olacak. Institut français Türkiye, Frankofoni etkinlikleri çerçevesinde Ankara, İstanbul, İzmir ve Bursa'da Mart ayı boyunca Frankofon Film Günleri düzenliyor.

Institut français Türkiye

Belçika, Kanada, Lüksemburg, Isviçre Büyükelçilikleri ve Alliance Française Bursa işbirliği ile düzenlenecek Frankofon Film Günleri’nde toplam 9 uzun metrajlı film Türkçe altyazı ile gösterimde olacak. Belçika, Kanada, Lüksemburg, Isviçre Büyükelçilikleri ve Alliance Française Bursa işbirliği ile düzenlenecek Frankofon Film Günleri’nde toplam 9 uzun metrajlı film Türkçe altyazı ile gösterimde olacak. Institut français Türkiye, Frankofoni etkinlikleri çerçevesinde Ankara, İstanbul, İzmir ve Bursa'da Mart ayı boyunca Frankofon Film Günleri düzenliyor. Belçika, Kanada, Lüksemburg, Isviçre Büyükelçilikleri ve Alliance Française Bursa işbirliği ile düzenlenecek Frankofon Film Günleri’nde toplam 9 uzun metrajlı film Türkçe altyazı ile gösterimde olacak. Frankofon ülke sinemalarından toplam 9 uzun metraj filmden oluşan seçki Institut français Türkiye’nin İstanbul ve İzmir şubeleri ile Ankara Büyülü Fener sinemasında ve Bursa Çeksanat’ta 10 – 26 Mart tarihleri arasında gösterime girecek.

Festival, yetenekli 5 genç yönetmenin filmleri ile genç sinemacıları ve özellikle kadınları öne çıkarmak istiyor: Leyla Bouzid, Luàna Bajrami, Julie Lecoustre ve Erige Sehiri.K

Kadın kahramanlar genellikle hikayelerin merkezinde yer alıyor. Bu genç nesil film yapımcıları, bol ödüllü Belçikalı Dardenne kardeşlerin yanında olacak. Frankofon Film Günleri sinemaseverler için aynı zamanda en büyük uluslararası festivallerde ödül alan veya seçkilerde yer alan filmleri izleme fırsatını sunuyor. Zero Fucks Given Cannes'da seçildikten sonra Şubat 2023'te MyFrenchFilmFestival ödülünü kazandı. Tori ve Lokita, 2022 Cannes Film Festivali'nde yarışmada 75. Yıl Ödülünü kazandı. Olga ise geçtiğimiz yıl İsviçre Oscar ödülünü kazandı.

Türkiye’de Ağır Müziğin Geçmişi Karakarga Yayınları’ndan Çıktı

Dünyanın her yerinde karşınıza çıkabilecek bir grup insan var; siyah giymeye meraklı, rock, heavy metal ya da punk müzik dinleyen ve karanlık görünüşlü bir topluluk… Peki, ülkemizde de göze çarpan bu topluluk Türkiye yakın tarihi içinde hangi yollardan geçti, nasıl bir dönüşüme uğradı ve müzik tarihimizde nasıl yer etti?

Türkiye’de Ağır Müziğin Geçmişi, Karakarga Yayınları, Adnan Alper Demirci, Kitap

Toplamda otuz dokuz yıllık bir süreci anlatan Türkiye’de Ağır Müziğin Geçmişi, rock kültürünü tanımak isteyen herkes için bir kaynak kitap olmasının yanı sıra bu türlerin takipçileri için de kendi yaşantılarının dönüm noktalarından izler bulacakları eşsiz bir başucu kitabı.

“Türkiye’de Ağır Müziğin Geçmişi kitabı, Adnan Alper Demirci’nin uzun bir geçmişe dayanan ‘rock’çılığının’, müzikseverliğinin, araştırmacılığının, arşivciliğinin, yazarlığının, titizliğinin hatta kasetlerinin, konser biletlerinin, kısacası varlık sebeplerinden birinin; ‘ağır müzik’ten aldıklarına karşılık vermek için gösterdiği çabanın sonucu. Kültür sanat alanı için tarihsel ve belgesel olduğu kadar samimi ve ‘içerden’ bir tanıklık aynı zamanda. Türkiye’de bu müziğin; ne büyük ağırlıklar sırtlandığını, uğruna nelerin göze alındığını, nerelerden nerelere hangi dönemeçlerden geçerek ulaştığını anlatırken o günleri yaşayan, yaşayamayan herkesi bu hikayeye ortak ediyor.”

Yeşim Kaya'dan Yeni Bir Eser: Kadına Yaz Dediler

Hislerini dile getirmekten, duyguların önemini her fırsatta belirtmekten çekinmeyen yazar, aynı zamanda, hayatta bazı kararlar alırken mantığı ön planda tutmak gerektiğinin de altını çiziyor.Özel bir hava yolu şirketinde kabin memuru olarak çalışan Yeşim Kaya, yedi yaşından beri yolculukları üzerine kurulu hayatını “Yolmuş benim kaderim” olarak tanımlıyor. 

Yeşim Kaya, Kadına Yaz Dediler, Yazardan Direkt Yayınevi,kitap,

Yazmayı, hayata kelimelerle bakmak olarak tanımlayan Kaya, mesleği gereği farklı yerler görmüş ve farklı insanlar tanıma fırsatı bulmuştur. Yazar, Kadına Yaz Dediler adlı kitabında da hem yaşadıklarının hem de gözlemlediklerinin kendisinde bıraktığı izleri satırlara döküyor.

Yeşim Kaya, birçok insanın tamamen gözden kaçırdığı durumları ve duyguları dile getirerek okuyucusu için yeni ufuklar açıyor.

Yeşim Kaya, Kadına Yaz Dediler ile, bir yandan aslında birçok insanın tanıklık ettiği fakat hayatın akışı içerisinde farkına varamadığı durumları görünür kılarken bir yandan da birçok insanın tamamen gözden kaçırdığı durumları ve duyguları dile getirerek okuyucusu için yeni ufuklar açıyor. Yazardan Direkt Yayınevi’nden çıkan Kadına Yaz Dediler, insanın karşı karşıya kaldığı gerçeklikleri, yaşamın getirdiği sert koşulları ve hatta acıları da güçlü bir kadın duruşuyla göğüsleyip deneyimlerden ders çıkarmanın önemini sade ve duygu yüklü bir anlatımla ele alıyor.

Sadık Acar Serinin Yeni Kitabında Descartes’i Anlatıyor

Destek Yayınları Felsefe Serisi’nin yeni kitabında Sadık Acar Batı felsefesini etkileyen en önemli filozoflardan biri olan Descartes’i anlatıyor.

Descartes-Gerçeği Arayan Her Şeyden Kuşku Duymalıdır

Destek Yayınları Felsefe Serisi’nin yeni kitabında Sadık Acar Batı felsefesini etkileyen en önemli filozoflardan biri olan Descartes’i anlatıyor. Klasik felsefeden modern felsefeye geçiş dönemindeki en önemli düşünürlerin başında gelen Descartes, bugün yaşadığımız dünyada ahlaktan siyasete, hukuktan eğitime kadar her kurum içerisinde “bireyin merkeze alınması”na yaptığı teorik katkı nedeniyle de önemlidir. 

Depremzedelere Londra’da Destek Konseri

Geçtiğimiz günlerde, İngiltere’nin önde gelen iki konservatuarından (Royal Academy of Music ve Royal College of Music) müzisyenler, genç viyolonselist Altan Mardin’in liderliğinde, Londra’da St Michaels & All Angels Kilisesi’nde depremzedeler yararına bir konser düzenledi. 

Royal Academy of Music ve Royal College of Music

Müzisyenler, programda Bach, Scarlatti, Mozart, ve Fauré’nin eserleri ile birlikte, Altan Mardin’in geleneksel Güney-Doğu Anadolu türkülerinden esinlenerek, bu etkinlik için özel olarak uyarladığı parçalardan oluşan bir repertuar seslendirdiler.  Ücretsiz olarak düzenlenen konser, yardımseverlerin bağış desteğini yaygınlaştırmak için online olarak da yayınlandı.  Konser, Türkiye’de İngiliz Ticaret Odası – BCCT kanalı ile de Türkiye’deki sanatseverlere duyuruldu. Konser sırasında ve sonrasında yardımseverlerden, Birleşik Krallık kuruluşlarından DEC (*) - Disasters Emergency Committee (Afetler Acil Durum Komitesi) aracılığı ile deprem yardım çağrısına online destek yağdı.  Konser etkinliği kapsamında oniki bin sterlin’in üzerinde bağıs toplandı ve DEC’e teslim edildi. DEC bu yardımları yerel ortakları kanalı ile depremzedelere ulaştırıyor. Türkiye’nin Güneydoğu Anadolu bölgesinde etkin olan yıkıcı depremlerde  DEC’in hayır kurumları ve yerel ortakları, insanların yiyecek ve temiz suya sahip olmasını sağlamak için yerel olarak yürütülen yardım çalışmalarında yer alan ilk müdahale ekipleri arasındadır.

Türk Ressam Ayşe Betil Anadolu Kadınını Avrupa’ya Taşıyor

Son olarak Ressam Ayşe Betil, Urfa’da emekçi bir kadını resmettiği yağlı boya tablosuyla 3 -21 Mart tarihlerinde Venedik’te gerçekleştirilecek Canvas International Art Fair 2023'te “Mixing Identities” isimli sergide sanatseverlerle buluşacak. Kökleri yüzyıllar öncesine dayanan Türk figüratif resim sanatı, çağdaş resim sanatını canlandırmaya devam ediyor.

Türk Ressam Ayşe Betil, resim, sanat, sergi

Figüratif eserleriyle öne çıkan günümüz ressamlarından Ayşe Betil, 3-21 Mart tarihlerinde Venedik’te düzenlenecek Canvas International Art Fair 2023 etkinliğinde Mixing Identities (Karma Kimlikler) başlıklı sergide kanvas üzeri yağlı boya tablosuyla yer alacak. Ressam eserde, Urfa’da yaşayan bir kadını konu ediyor ve kıyafetten aksesuarlara, arka plandan kullandığı renklere kadar Anadolu topraklarının yöresel kimliğini yansıtıyor. 

Ressam Ayşe Betil eserine dair detayları sanat izleyicileriyle şu sözlerle paylaştı: "Resmedeceğim modelleri seçerken duygularımla hareket ediyorum. Şimdiye dek etkilenmediğim hiçbir modeli, sadece yeteneğimi kanıtlamak ya da beğeni kazanmak kaygısıyla resmetmedim. Farklı coğrafyalardan, zamanlardan ve duygulardan beslenerek kendi bakış açımı ve üslubumu ortaya koyuyorum. Figüratif resim sanatının en dikkat çekici özelliğinin gerçekçi duyguları yansıtıyor olması. Dolayısıyla resmettiğim figürün tüm ayrıntılarında, bulunduğu topraklara dair detayları, yaşadığını düşündüğüm ruh halini, iyi ve kötü tüm yanlarını imgeleştirerek tuvale aktarmak benim için çok önemli. ‘Mixing Identities' sergisinde yer alacak ve Urfalı bir kadının figür olduğu eserimde de o coğrafyanın havasından yaşam tarzına kadar pek çok unsura dair ipuçları verirken, figürümün jest, mimik, duruş gibi ayrıntılarıyla her daim güçlü olan emekçi Anadolu kadınına dair izler sunuyorum. Ülkemizin değerlerini uluslararası sanat izleyicilerine tanıtmaktan mutluyum.”

Daha önce yurt içi sergilerin yanı sıra New York ve Paris gibi şehirlerdeki sergilerde de çeşitli eserleriyle yer alan ve figüratif çalışmalarla birlikte mimari peyzaj da yapan Ressam Ayşe Betil, resimlerinde yağlı, sulu ve pastel boya, kara kalem ya da karma teknik olmak üzere birçok yöntemi bir arada kullanıyor. Bu sayede sanatına bir kimlik kazandıran ressam, 11-17 Kasım 2022 tarihlerinde de Ortaköy Tarihi Hüsrev Kethüda Hamamı’nda “Ellerimde İnsan Lekeleri” isimli ilk kişisel sergisini açarak başarıya imza attı. Sanatı özgürlüğüne kavuştuğu, kendine ait bir oyun alanı olarak tanımlayan sanatçı, ilk kişisel sergisiyle  sanat izleyicilerini hem kendi iç dünyasıyla buluşturdu, hem de renklerle anlamın ötesine geçerek farklı pencereler oluşturmalarına kapı açtı. 

Sanatın İyileştirici Gücü Görev Başında

Sanatçı, ressam Tülin Kaynak, Rotary 2420 Bölgesinin düzenleyeceği 100. Yıl İklim Kongresi’nde açılacak Derin Sergisi’ne yirmi eserini bağışladı. Sergi ve Kongre, 4 Mart’ta Kadir Has Üniversitesi’nde yer alacak. Bu sergiden elde edilecek gelir, deprem bölgesinde hayata geçirilecek, “Çocuk Sanat Çadırı” projesi için kullanılacak.

Tülin Kaynak, ressam, resim, sanat, sergi,

Geçtiğimiz günlerde yaşanan büyük deprem felaketinin travmasını yaşayan çocukların kendilerini daha iyi hissetmelerine yardımcı olabilmek amacıyla “Çocuk Sanat Çadırı” projesi hayata geçiriliyor. Çocuk Sanat Çadırı kurmak ve tüm donanımını sağlamak üzere hazırlıkları Rotary 2420 Bölgesi tarafından yapılmakta olan projeye, eser satın alarak katkıda bulananlar, deprem çocuklarına uzanacak elin bir parçası olacaklar.   Tülin Kaynak, sanatla ilgilenmenin iyileştirici gücü ile ilgili düşüncelerini şöyle özetliyor; “Sanatın iyileştirici gücü herkesin hayatına bir köşesinden dokunduğunda, hayata umut ve sevgi ile bakmayı sürdürülebilir kılıyor. Sanat ile ilgili bilgi ve eğitimi olmayanı da, ruhuna hitap ettiği oranda etkiler. Sevgi ile yaşama tutunan insanların içindeki yaşama sevincini ve üretme duygusunu, sanat canlandırıyor. Yardım amacıyla bağış için ya da ücretsiz tablolar yapmaya gayret etmemin altındaki temel neden daha çok insanın sanata ulaşabilir olmasına katkı sağlamak. Sanat eserlerinin herkese ulaşabilir olması, hayatı ve çevremizi güzelleştirebilmeye katkıda bulunacaktır.

Şimdiye kadar resimlerimin beğeni ile karşılanması ve hatta küçük yaşlardaki çocuklara bile ilham kaynağı olabilmesi beni çok onurlandıran bir durum. Kimsesiz çocuk yuvalarına ve hapishanelere oradaki çocukların görebilmesi için soyut resim tablolarımı hediye ediyorum. Travma geçiren çocuklar için ev, aile gibi figüratif resimler onları üzebileceğini düşünürüm ama soyut resim, hayal dünyalarını genişletebiliyor, çok daha yaratıcı şeyler ortaya çıkarabiliyor.”


1932-2024 © Edebiyat Gazetesi
ISSN 2980-0447