Umut Özkan Yazdı: Kentin Hafızası Kahvehaneler

Edebiyat Gazetesi'nin on birinci sayısında yayımlanan Yazar Umut Özkan'ın Kentin Hafızası Kahvehaneler başlıklı yazısını paylaşıyoruz.

Ankara'nın her sokağında, caddesinde ve mahallesindeki kahvehaneler sosyal hayatın içinde olan yaşayan mekânlar olarak bilinir. Sayıları az da olsa bugün kentlerde sosyal yaşamın içinde olan kentin kültürel unsurlardır. Müdavimleriyle, kültürel havasıyla kentin mekân hafızası içinde yer almışlardır. Ankara'da Cebeci semtindeki öğrenci kahvehaneleri de hâlâ unutulmamıştır. Cebecide, Şah; Hamamönü’nde  Havuzlu Kahvehane; Ankara Kalesi'ndeki Kale Kahvehanesi  yokuşun kenarındaki ufak tefek kahvehaneler Ulus’ta, Kızılay'da... 

Umut Özkan

Her semtin kahvehanelerinde yaşanan öyküler, kahramanlar, olay örgüleri vardır. Belgesel film haline gelen, “Laf Aramızda Engürü Kahvehanesi’nden” öyküleriyle, kahramanlarıyla hiçbirinin farkı yoktur. Yazarlarımız, edebiyatçılarımız o kahvehanelerden ne tiyatro oyunları ne öyküler çıkardı. Haldun Taner’in “Keşanlı Ali Destanı”nda bir kahvehane vardı. O Sinekli’deydi.  “Altındağ” sırtlarındaydı. Sait Faik, öykülerinde hep bir kahvehaneyi betimler oturur, bir çay söyler, eline bir gazete alırdı. Köşedeki bir masaya geçer, oranın en ilginç tiplerini gözlemler bir kent öyküsü çıkarırdı.    

YAra Güler,  Ankara Kalesi’ndeki Ulus’taki kahvehanelerde ne fotoğraflar çekti. Sabahçı kahvehanelerinde yapılan sohbetlerdeki fotoğraflar hâlâ unutulmadı.

Kahvehane müdavimleri her meslek grubundan olurdu. Yaşamın nabzının tutulduğu mekânlardı. Kentin sorunlarını orada görebilirsiniz. Ekonomik, sosyal, kültürel yaşam bir şekilde kahvehanelere yansırdı. Siyasetçilerimizin sandalyenin üstüne çıkıp konuşma yaptığı meķânlardır. Kahvehanelerde oluşan kültürel ortamla birlikte bundan etkilenen insanlar ortaya çıktı. Kentin kahvehaneleri dayanışmanın, dostluğun, arkadaşlığın yaşandığı mekânlar olarak bilinirdi. Kahvehane arkadaşlığı, diye bir sosyal tanımlama bile yapılagelmiştir. 2 Kasım -10 Kasım arasında 34. Ankara Film Festivali düzenlendi. Festivalde Koç Üniversitesi Vehbi Koç Ankara Araştırmaları Uygulama ve Araştırma  Merkezi VEKAV Ödülüne layık görülen “Laf Aramızda Engürü Kahvesi” film belgeseli de izlendi. Ankara’da edebiyatın sanatın ve kültürün merkezi Yüksel Caddesi’nde çekilen “Engürü Kahvesi”ni anlatan film belgesel, Ankara Büyülü Fener Sineması’nda yapılan ödül töreninde “dereceye girdi. Koç Üniversitesi Vehbi Koç Ankara Araştırmaları Uygulama ve Araştırma Merkezi ödülünü, “Laf Aramızda Engürü Kahvesi” isimli belgesel filmi aldı. Ödül töreni sonrasında belgeseli çeken, yazan kadro ve jüri üyeleriyle tanışıp söyleşi yapmak imkânım oldu.

Belgeseli çeken kadrodan Özlem Mengilibörü:

“Ankara’da Karanfil sokağındaki Engürü kahvehanesi, sabahın erken saatlerinde açıldıktan sonra yaşamı kahvehaneye yansıtıyor. İşçi memur, sanatçı, yazar, çizer sokağın sakinlerini, kahvehane müdavimleri olarak görmek mümkündür. Garsonlarının anlattıklarından, öğrenciler sabah saatlerinde, tiyatrocular, öğleden sonra yakındaki vergi dairesi çalışanları, öğle tatilinde geliyorlarmış.”

Engürü Kahvehanesi, 1990 - 2010 yıllan arasında Yüksel Caddesi Konur Sokak ve yakın caddelerin sakinlerinin buluştuğu, sohbet ettiği oyun oynadığı bir mekan olmuş. Kahvehaneye gelenler bir süre sonra arkadaş, dost olmuşlar. Gelenlerin bazıları orada tanışıp aile kurmuş, çoluk çocuk sahibi bile olmuşlar. O kültürden herkes etkilenmiş. Belgesel film ekibinden Can Mengilibörü :

“Keşke, Engürü Kahvehanesi’nin ünlü olmayan insanlarıyla tanışıp bu kültürden nasıl etkilendiklerini sorabilseydim. Engürü Kahvehanesi’ndeki dostluk ve arkadaşlık o kadar ilerlemiş ki kalacak bir yeri olmayan insanlar bir kahve müdaviminin evinde 3 ay kadar bile kalabilmiş. Kahvehanenin müdavimleri arasında yazarlar, sanatçılar, memurlar, çevre esnafı ve öğrenciler hep varmış. Engürü Kahvehanesi müdavimleriyle sürekli üretimi yaşayan bir meķân olmuş. Sosyal hayat ve günlük yaşamın koşuşturması burada da devam edermiş. Sokaktaki sosyal, ekonomik, kültürel değişimin izdüşümünü Engürü Kahvesi’nde görmek mümkünmüş. Bunu kahvehane müdavimlerinin konuşmalarında sohbetlerinde oyun aralarındaki şakalarından anlamak mümkünmüş. O kahvehanelerin ne “mukallit” tipleri vardır. Dayanışmanın yüksek seviyede olduğu yerler “mekân” olarak kahvehanelerdir. Buraların hafızaları hatıralarda hep canlıdır. Engürü isimli kahvehaneye  “bir yiğit gurbete gitse gör başına neler gelir” misali sabah bir tanrı misafiri çıkar gelirse onun bir hastası vardır, hemen bilinirmiş. Ankara’ya birkaç gün için geçici olarak geldiği anlaşılınca Engürü Kahvehanesi’nde onun hangi hastanede işi olduğu öğrenilir ya bir doktor ya da o hastanede hemen bir tanıdık bulunur. Ona yardımcı olunurmuş. Tabi “Engürü Kahvehanesi” merkezde bir yerdedir. Ankara’nın mahallerinde, sokaklarındaki kahvehanelerde bu dayanışmanın her türlüsü görülür. Veresiye defteri kapatmaktan tutun da çocukların okul giderlerine kadar...

“Sabah erken saatlerde kahveye gelen kişinin ses tonundan siz onun bir hastası olduğunu ya da başkente bir iş için geldiğini bilirsiniz.” diyor Can Mengilibörü.

Belgeseli çeken ekipten onun anlatımıyla bu belgeselin çekimi için öncelikle bir saha araştırması yapılmış. Kahvehanenin müdavimleri tek tek çıkarılmış. Sosyal tarih okuma çalışmaları yapıldıktan sonra görüşülecek sayı tam 92 kişi olmuş. Bir kısmı Ankara’dan değişik yerlere gitmişler onlarda bulunmuş. Bunlara Engürü Kahvehanesi ile ilgili sorular sorulmuş. Hepsinden cevaplar alınmış değerlendirilmiş...

“Kahve Kültürü” adı verilen olguyu bu belgeselde görebiliriz. Belgesel için sözlü kültür ile ilgili farklı kitap okumaları yapılmış. Belgesel mekânsal görüntüleri için görseller bulunmuş. Mekânın yaşanmışlıkları, hikâye örgüsü ortaya konulmuş. Kahvehane şimdilerde bir pasaja dönüşmüş durumda. O hikâyeler, yaşanmışlıklar olaylar, kişiler hepsi “Laf Aramızda Engürü Kahve” adlı belgeselde kaldı.

Kahvehanelerin ardından kıraathaneler, kent yaşamının ve kültürünün aynasıdır. Sosyal hayatın yaşayan parçalarıdırlar. Belgeselde kültürel değişimin fark edildiği mekanlar olarak ortaya çıkıyor. Belgeseli izlediğinizde Ankara’daki tüm mahalle kahvehaneleri gözünüzün önünden bir film şeridi gibi geçer. Benzerlikleri çoktur. O kahvelerde saygı ve sevgi en üst seviyedeydi. Bazen değişik ülkelerden turist grupları da Engürü İsimli kahvehaneye uğrarmış.  Kahvehanenin sahibi Süleyman Kaman’ın, “Lütfen onlara daha çok saygı gösterin.” sözü hâlâ kulaklardaymış.

Sokağın sayılan sevilen sözü dinlenen sakinleri buralarda da hemen belli olur. Sayılan ve sevilen kahvehane müdavimleri bir değer olarak ortaya çıkardı. Onlar eski tabirle “akil” kabul edilirdi. Kahvehanenin muzip şakacı tipleri hep bilinirdi. O kahvehaneye babasını çağırmak için gelen çocukların hikâyesi hâlâ unutulmamıştır. Sabah çok erken gidip oyuna dalan müdavim babalar, annelerin  “evde bir misafir var” öyküsü yazar, kahvehaneden bu öykü ile çağırılırdı.

O kahvehaneleri mahallenin kimsesizleri ev olarak da  kullanırdı.” Laf Aramızda Engürü Kahve” film belgeseli Ankaralı Can Mengilibörü, Banu Özlem Megilibörü, Tanju Gündüzalp tarafından hazırlanıp çekilmiştir. 34. Ankara Film Festivali kapsamında düzenlenen ödül töreninde dereceye giren Engürü Kahve Belgeseli VEKAV Vehbi Koç Ankara Araştırmaları Uygulama ve Araştırma  Merkezi tarafından para ödülü ile ödüllendirildi. Belgeselin değerlendirmesini yapan uzun yıllar TRT ‘de yapımcı yönetmen olarak çalışmış Belgesel Jüri Üyesi Kerime Senyücel’in belgesel ile ilgili değerlendirmesini el yazısıyla şöyle kaleme almış:

“Belgesel 1990’lı yılların Ankara’sının Kızılay bölgesinde popüler mekânlarından Engürü Kahvehanesi’nin tarihine ışık tutmakta, belgesel filmde sanatçılar, yazarlar, öğrencileri, memurları, işçileri buluşturan bir alan zaman zaman sanatsal yaratım mekânı olmuş, mekânın müdavimleri anlatmış. Belgeselde kent merkezinin değişimi anlatılırken Ankara’nın politik ve kültürel yakın tarihine bir bakış açısı ile yaklaşılmış ve jüri üyelerinin alkışlarını alıp beğenisini kazanmıştır.”

Unutmayın o kahvehaneler yaşayan kent hafızalarıdır. İnsan semt kahvehanelerinin en büyük kahramanıdır. Onu tanımak için semtimizde kahvehaneye uğrayıp bir çay içmek, kentin hafızasında yer almaktır. Kent kültürüne katkıdır. Yaşayan kent tarihinin parçası olan kahvehanelerimiz tarihsel, kültürel yaşamın dünden bugüne sözlü kaynaklarıdır.

1932-2024 © Edebiyat Gazetesi
ISSN 2980-0447