Mehmet Memdoğlu Yazdı: Kültür ve Gençlik

Edebiyat Gazetesi'nin onuncu sayısında yayımlanan Yazar Mehmet Memdoğlu'nun Kültür ve Gençlik başlıklı yazısını sizlerle paylaşıyoruz.

Dünyanın en mükemmel varlığı insandır.  İnsanın en hareketli ve en verimli dönemleri ise gençlik çağlarıdır. Bir milletin geleceğinin teminatı, gençleri/gençliğidir.  Temiz bir toplum ve sağlıklı bir nesil yetiştirmek istiyorsak, geleceğimizin teminatı olan gençlerimizi “iyi birer insan” olarak yetiştirmeliyiz.  Bir toplumun yaşadığı güzelliklerin temelinde, iyi yetişmiş gençlerin varlığı önemli bir yer tutar. Necip Fazıl’ın ifadesiyle “Zaman bendedir ve mekân bana emanettir, şuurunda bir gençlik.”

Kültür ve Gençlik

Gençler, bir toplumun geleceğidir. Bugün sahip olunan maddi ve manevi kazanımların tamamı, gelecekte bugünkü gençliğe emanet edilecektir. Bu vesileyle, gençlerimize kültürümüzü öğretmeli ve onları kültürel değerlerimizi temel alan bir eğitim modeli içerisinde eğitmeliyiz.  Kültürümüzü büyük bir çınar ağacına benzetecek olursak, çınar ağacının hayat bulduğu ve beslendiği ana kara, yani toprak Türkiye’dir. Bu ağacın kökleri, milletimizin geçmişi ve tarihidir. Çınarın dalları ise ülkemizin geleceği gençlerimiz/gençliğimizdir.  Çınarın beslendiği kaynaklar (güneş, toprak…) ülkemizin kültürünü oluşturan değerler bileşimidir.  Çınar ağacının hayat bulduğu ana kaynak, tabii ki sudur.

Kültür bazında tanımlandığında su, edebiyattır; edebiyatı oluşturan kaynak “dil” dir, edebiyatın hayat bulduğu pınarın kaynağı ise şiirdir. İnsanlık var olduğu günden bugüne ilk iletişim, şiirsel bir dille başlamıştır.  Dilimizi koruyabilirsek, edebiyatımızı koruruz. Edebiyatın içerisinde ne var; kültür? O halde, dilimizi koruyabilirsek, edebiyatımızı; edebiyatımızı koruyabilirsek kültürümüzü korumuş olacağız. Kültürün içerisinde masal, destan, şiir, öykü, roman, deneme, gezi gözlem ve her şeyden önemlisi tarih var. Tarihi de kayıt altına alan edebiyattır; yani “dil”dir.  

Okuma noktasında maalesef ki henüz Batı standartlarına ulaşamadık. Okuma bir ayrıcalık olsa da evet, yazmak başlı başına bir sanattır. 

Millet olarak yazabilirsek, var oluruz. Bir başka ifade ile yazabilirsek okuyabilir, okursak var olur; var olursak düşünebilir, düşünebildiğimiz zaman ise üreten, üretebilen bir toplum oluruz.  Yazmaya kendimizden başlamalı.  Mesela bir günlük tutabilir ya da yaşadığımız köy, kasaba, ilçe ve şehri yazabiliriz. Bu yetmez diye düşünüyorsanız,  geleceğe dair hayallerinizi kurgulayıp, kaleme alabilirsiniz. Özcesi, toplumumuzu ve geleceğimizi korumak için, kültürümüzü oluşturan değerler bütününe zeval getirmeyen yazılar yazmalı; eserler üretmeliyiz.

Otuz beş milyondan fazla bir gençliğe sahip olmak, geleceğimiz için büyük bir zenginliktir. Yeri geldiğinde millet olarak bununla övünüyoruz. Zenginlik olarak gördüğümüz gençlerimiz, pratikte bazen karşımıza sorunlu bir kitle olarak çıkabiliyor. Aile içi çatışmalardan tutun da eğitim, istihdam, güvenlik ve diğer sorunların çözümsüz kalması, genç nüfusun artmasıyla beraber, maalesef katlanarak büyür ve karşımıza koca bir sorun yumağı olarak çıkabilir. Yeni bir medeniyet inşa etmek istiyorsak, önce kendimizi bilmeli, kendimizi tanımalı ve kendimizi yazmalıyız.

1932-2024 © Edebiyat Gazetesi
ISSN 2980-0447