Kalemi Pusat Bilmek Kitabı Üzerine

Yazar İlkay Coşkun'un Edebiyat Gazetesi'nin altıncı sayısında yayımlanan Kalemi Pusat Bilmek isimli kitap tanıtım yazısını sizlerle paylaşıyoruz.

Kalemi Pusat Bilmek, Yazar Ahmet Doğru'nun, Haziran 2023'te KDY Yayınları etiketiyle okurlarıyla buluşturduğu deneme kitabı. Kitapta otuz deneme yer almaktadır. "İlgileri Yazmaya Dair, Algıları Sezmeye Dair ve Olguları Süzmeye Dair" üç bölüm şeklinde tasniflenmiş yazılar. Bu tasnifleme, tasavvuf ve sûfî geleneğimizde olan “hamdık, yandık, piştik” anlayışının, modern anlamda bir benzerini çağrıştırıyor sanki. Bu farika içerisinde, kitap isminden de anlaşıldığı üzere daha çok yazma konusu etrafında temerküz etmiş konular işlenmekte diyebiliriz.

Ahmet Doğru, Kalemi Pusat Bilmek, İlkay Coşkun

Daha çok yazma ameliyesiyle beraber hayatı anlamaya, yaşananları hissetmeye, duyumsamaya, kavramaya ve sorgulamaya yönelik bir yaklaşım sergilendiğini söyleyebiliriz. Yiğitlik, dava, Türklük gibi kavramlarının da geri planda işlendiğini ve kendisini hissettirdiğini söyleyebiliriz. Yazarın "Aşkın Kaleleri" kitabında yer alan "Söz Süvarileri" metaforunun; kaleme ve kâğıda yansıtılmış görüntülerini de taşımaktadır bu eser. Bunlarla birlikte yazar, özellikle yazının haysiyetinin korunması gerektiğini vurgulamaktadır. Sözün alın teriyle, çabayla yoğrulması gerektiğine dikkat çekmektedir. Yazılanlar, fikir ateşinde pişirip dost süzgecinden geçirilmiştir. Acıyla, çileyle ve kutlu düşünceler ile mayalanmıştır. Bu işçilik ki soylu bir üretimi gaye edinmektir. 

Yazar, yazmayı bir cenk gibi görür. Hakkın ve hakikatin cenginde, yerine göre kendinden geçer yerine göre dellenir.

azarak hayatta ve ayakta kalma kavgasının kutsiyetine inanır. Ama bütün bunları sesiyle, kalemiyle, sanatıyla ve edebiyle yapar. Pusat mücadeleyi, savaşı imler. "Söz ola kese savaşı, söz ola kestire başı" muhkemliğindedir bu mücadele. Kalemine halel getirmeyen bir doğrulukta ve şaşmazlıkta bir muhkemliktir bu çaba. Yazar; yazı, dil ve sözü bitişik nizamda görür. Bu üç olgununda birbirini bütünlediğine inanır. Gerek anlatımlar gerekse de alıntı sözlerden bunu anlıyoruz. Mesela dil, Kutadgu Bilig'de şu şekilde ele alınır. "Kara başın düşmanı kırmızı dildir; o ne kadar baş yemiştir ve yine de yemektedir. Başını kurtarmak istersen dilini gözet; dilin her gün senin başını tehdit eder" Başka bir taraftan yazar şunları söyler. “Kelime ile söz gövdelenir, düşünce dağlaşır. Dolayısıyla düşünce kelime dallarıyla gürleyen söz ormanıdır” (sayfa 23). Yazar ayrıca, kelimelerin daha bilindik anlamlarının yanında yan anlamlarıyla da ilgilenir. Kelime kırmalarıyla da farklı anlamlara ulaşmaya çalışılır. İzninizle bir kısmını burada dercedeyim. “Eğ(r)ilmez, kes(k)in, yazı(k)lanmış" şeklinde örneklendirebilirim.Kitabın içeriğinde dikkatimi çeken, beğenimi celp eden bazı ifadeleri buraya taşımak istiyorum. “Yazdıkça duruş kavileşir, yazdıkça hedef belirginleşir” (sayfa 16), “Acı mutlaka gelip bir ucundan tutardı yazının. Hele şiirler, hüzne ve kedere bandırmadan, bulaştırmadan gözlerini açamazlardı” (sayfa 20), “Yazarak düşünmeye kalkışmak, sistemli bir çalışmayı ve bereketli bir çabayı da doğurur” (sayfa 25). Bunlar gibi etkili, derinlikli, güzel tespitler çokça yer almaktadır. Son bir örnekle konuyu nihayete erdirelim. “Gençlik insanı aceleci kılar, sabrı cami avlusunda doksan dokuzluk tesbih deviren yaşlı dede zanneder. Muradı gözetmek ehli sabrın işidir, iradı kullanmak da aceleci insanın...” (sayfa 62)

Anlatımlarda Türk İslam medeniyetimizin ve kültürümüzün izlerini görmekteyiz. "Kudüs, ibadetimizin kıblesi olmasa da acılarımızın kıblesi olmuştur. Tuna yürek yaramız, Tanrı Dağları dinmeyen sevdamızdır" (sayfa 21) gibi. Ayrıca sözleri alıntılanan veya ismine gönderme yapılan birçok değerimiz vardır. “Yunus, Mevlana, Şeyh Galip, Nedim, Karacaoğlan, Pir Sultan Abdal, Osman Yüksel Serdengeçti, Dilaver Cebeci, Âşık Veysel, Muallim Naci, Mehmet Akif, İsmet Özel, Fatih, Akşemseddin, Sinan” gibi isimleri aklıma ilk gelenler olarak sıralayabilirim.

Yazmak için yazabilmek için ulvi, hayal ötesi, sezgisel, derinlikli bakışlar gerekmektedir. “Koşan ata mahmuz vurulmaz” misali olayında olduğu gibi derinliğine, gerisine vakıf olma, durup düşünme, sükûneti yaşama sahip olmak gerekiyor. Kör buzağının dahi toparlanabilmesi için ekinlerin baş vermesi gerektiği gibi bir durum, bir kıvama gelme illaki gerekecektir. Okuma ile yazma arasındaki böylelikle birliktelikler insanlığa yeni yeni kapılar aralayacaktır. Deneme ve edebi türlerin genelinde okur, hiç karşılaşmadığı bir kelimeyi, bir sözcük dizinini aramaktadır. Derinlikli olan, akla az gelen veya hiç gelmemiş olan fikirleri arar okuyucu. Hatta okur, muamma gibi kafasında soru işaretleri bırakılmasını da ister. Ahmet Doğru'nun bu deneme kitabında da bahsettiğim bu öz duruş hali görülmektedir. Son olarak, yazarın bu denemeleri, hayat felsefesini yazma ve okuma üzerinden edinmek isteyenler için derinlikli fikirler, yol ve yöntemler sunmaktadır. Bu denemeler özellikle yazmaya heveslenenler için şümulLü bir tesir halkası hüviyetinde önemli bir değer olacaktır. İnkişaf, hak ve doğruluk üzerine husule gelen bu anlatımlar okuru aydınlığa ve geleceğe taşıyacaktır. İyi okumalar. 

1932-2024 © Edebiyat Gazetesi
ISSN 2980-0447