Yazarlık Kalbimin Konuşabildiği Tek Dil

Merhaba hocam, okuyucularımıza kısaca kendinizden bahseder misiniz?

Ben Ada Güçlü. İçimde ne yaşarsam yaşayım, dışarıya hep gülümseyen ama hissettiklerini kelimelere dökmeyi seven biriyim. 14 yaşındayım, Bayburt’ta annemle yaşıyorum ve Bayburt Lisesi 9. sınıf öğrencisiyim. İki kardeşiz; en azından benim için öyle bir ablam var. Her zaman yanımda, destekçim ve rehberim. Kitapta da adı geçiyor. Ablam, bir şirkette organizasyon işleriyle uğraşıyor. Yazmak, benim için hem nefes almak hem de kendimi bulduğum bir yer.

Yazar Ada Güçlü

Yazma yolculuğunuzdan kısaca bahseder misiniz? Sizi kitap yazmaya yönlendiren nedenler nelerdir?

Yazmaya 5. sınıfta şiirlerle başladım. Kelimelerin iyileştirici gücünü fark ettikçe 6. sınıfta kendi dünyamı kurmaya yöneldim. Bu yolculukta ailemin desteği hep yanımdaydı, ama en büyük ilhamım dostum Cansu oldu. Yazdığım her romanı ilk o okudu; her cümlemde bana yol gösterdi, eksik ya da fazla gördüğünde bana dürüstçe söyledi. Pes etmeyi düşündüğüm anlarda sadece bir kelime söyledi: ‘Yaz.’ Cansu, benim için bir yol gösterici, bir sırdaş ve cesaret kaynağı oldu. İçimdeki Mavi’nin ortaya çıkmasında onun emeği ve desteği çok büyük. Onun varlığı, yazdığım her satıra güven ve umut kattı. Ama içimdeki Maviyi yazma nedenlerimden biri birine olan duygularımı ona söyleyememiş olmam.

Yazarlık sizin için ne ifade ediyor?

Yazarlık, benim için kelimelerle nefes almak, kalbimin konuşabildiği tek dil. İçimde biriktirdiklerimi özgür bırakma biçimim. Bazen bir cümle, yaşadığım bir duyguyu binlerce kelimeden daha iyi anlatabiliyor. Yazmak, sessizliğime ses veriyor ve iç dünyamı görünür kılıyor.

Kitabınız Logo Yayınevi’nden çıktı, tebrik ederiz. Kitabınızda okurları ne gibi sürprizler bekliyor?

Teşekkür ederim. ‘İçimdeki Mavi’ bir drama kitabı… Hayatın acı gerçeklerini, kırılan kalplerin bile nasıl yürümeye devam edebileceğini anlatıyor. Büyük mutluluk sahneleri yok; okurlar, Mavi’nin hikâyesinde kendilerinden parçalar bulacaklar. Belki de en büyük sürpriz, duyguların gerçekliği ve samimiyetinde gizli. Üzülecek, empati kuracak, ama aynı zamanda umudu da hissedecekler. Kendi içindeki duyguları anlamış olacaklar.

Başucu yazar ve kitaplarınız nelerdir? Yazarların ve kitapların hayatınıza nasıl bir etkisi oldu?

Başucu yazarım Miraç Çağrı Aktaş. Onun ‘Sen On Yedi Yaşımsın’ kitabı bana çok şey kattı. Bir cümlenin, bir hikâyenin insanı nasıl değiştirebileceğini, duyguların gücünü ve hayatın anlamını öğretti. Yazarlar bana sadece kelimeleri değil, dünyayı, bakışı ve hayalleri öğretiyor. Onların eserleri, yazma isteğimi her zaman besleyen bir ışık oldu.

Üzerinde çalıştığınız yeni bir kitabınız var mı? Okuyuculara ipucu verir misiniz?

Evet, yeni bir kaç kitap üzerinde çalışıyorum: ‘Sisler Ardında’. Bu kez konusu aşk olacak. ‘İçimdeki Mavi’den sonra okurlar daha sakin ama bir o kadar da duygusal bir yolculuğa çıkacaklar. Hikâye, iki düşman ailenin masum çocuklarının izini süren bir aşkı anlatıyor. Yasak, tehlikeli ama saf bir aşkın peşinden giden bir yolculuk olacak. Kelimelerle sizi hem ürkütüp hem de büyüleyeceğimden eminim.

Son olarak okuyuculara söylemek istediğiniz bir şey var mı?

Okuyucularıma her satırımda eşlik ettikleri için teşekkür ederim. Hayat, bazen insanın kalbini zorlayan yollarla dolu olabilir… ama unutmayın: Herkes bir gün kendi mavisini bulur. Hayallerinizden asla vazgeçmeyin, çünkü vazgeçtiğiniz her hayal, içinizde küçücük bir ışığın sönmesi demektir. Sevdiğiniz, sizi seven insanların kıymetini bilin, bir dostunuz olsun; benim için Cansu neyse. Sizin için de öyle biri mutlaka olsun. Yorulduğunuzda dinlenin ama asla pes etmeyin. Kalbinizin kırıldığında bile yürümeye devam edin, çünkü bazen kırık bir kalp bile en güçlü ışığı taşır. Herkesin kendi mavisini bulması dileği ile.

Yazdıklarımın Okunması Beni Gururlandırıyor

Merhaba hocam, okuyucularımıza kısaca kendinizden bahseder misiniz?  

Merhabalar, ben Sümeyye Yeşil. 15 yaşındayım. Yazı yazmayı, kitap okumayı seviyorum. Macerayı severim, yeni şeyler denemeyi severim.

Yazar Sümeyye Yeşil

Yazma yolculuğunuzdan kısaca bahseder misiniz? Sizi kitap yazmaya yönlendiren nedenler nelerdir?

Ben çok fazla kitap okuyordum ve çok fazla düşünüyordum. Yazmayı da seviyordum. Sonrasında dedim ki “Ben de bir şeyler yazmalıyım. En azından kendi yazdıklarımı okurum.” Sonrasında yazmaya başladım. Kitabımı bazı platformlarda yayınlıyordum. Baktım ki beğeniliyor, ben de bastırmaya karar verdim. İnsanların benim yazdıklarımı okuması beni çok gururlandırıyor.

Yazarlık sizin için ne ifade ediyor?

Yazarlık benim için sadece kelimeleri yan yana getirmek değil; kendi duygu ve düşüncelerimi, hayal gücümü insanlara aktarmak ve yazıya dökmek anlamına geliyor.

Kitabınız Alaska Yayınları’ndan çıktı, tebrik ederiz. Kitabınızda okurlarınızı ne gibi sürprizler bekliyor?

Bol bol ters köşeler var. Sürükleyici bir kitap. Okuyucular spoiler yemeden okursa daha fazla keyif alır. Eğlenceli, merak uyandırıcı, biraz üzücü bir kitap olduğunu söyleyebilirim.

Başucu yazar ve kitaplarınız nelerdir? Yazarların ve kitapların hayatınıza nasıl bir etkisi oldu?

Başucu kitaplarıma Harry Potter, Anlatmayı Çok Düşündüm, İzler Kalır, Bul Beni, Denizler Altında Yirmi Bin Fersah, Alice Harikalar Diyarında diyebilirim. Bu kitapların benim hayal gücümü daha da genişlettiğini söyleyebilirim. Çok sevdiğim kitaplardır.

Üzerinde çalıştığınız yeni bir kitabınız var mı? Okuyucularınıza ipucu verir misiniz?

Evet, yeni bir kitap üzerinde çalışıyorum. Bu yazdığım kitap fantastik. Bu kitabımın da çok güzel olacağını düşünüyorum. Doğaüstü güçleri olan öğrencilerin gittiği bir okulda yaşanan bazı olayları anlatıyor diyebiliriz.

Son olarak okuyuculara söylemek istediğiniz bir şey var mı?

Benim kitabımı okuduğunuz veya okuyacağınız için teşekkür ediyorum. Sizleri seviyorum. Okuduktan sonra bana yorumlarınızı yazabilirsiniz. Bu instagram hesabıma yazabilirsiniz: @kitaplardan_seylerr

Kevork Hovagimyan: Yazarlık Kaderi İfade Ediyor

Merhaba hocam, okuyucularımıza kısaca kendinizden bahseder misiniz?

Yakınların İştahı basıma hazırlanırken kıymetli yayım destekçim benden bir özgeçmiş istemişti. Talebini, kitaba özgeçmişimin ilavesini kibirli bir hareket olarak algıladığım düşüncesiyle yanıtlamıştım: Yazar, yazının önüne geçip ona gölge etmemeli; ancak yazının arkasında, gölgede durmalı. Elbette bu düşüncem naif bulundu ve kitaba adet olduğu üzere özgeçmiş ilave edildi. Mazrufla değil de zarfla ilgilenme hatasına düşenler, Yakınların İştahı’nın ilk sayfasında yer alan nefes kesici özgeçmişi okuyabilirler.

Kevork Hovagimyan: Yazarlık Kaderi İfade Ediyor

Yazma yolculuğunuzdan kısaca bahseder misiniz? Sizi kitap yazmaya yönlendiren nedenler nelerdir?

Okumaktan hayatımın ekseriyetinde büyük keyif aldım. Keyif aldığım meşgaleler arasında, pek çok türde yaratıcı faaliyet ve hayal kurmak  gibisinden işler de vardı. Nasıl ki benzin, hava ve kıvılcım bir araya geldiklerinde ateş oluşturuyorlarsa, bu nevi nitelikler de bir araya geldiklerine yazmak eylemini tetikliyorlar. Yazmanın en az okumak kadar keyifli olduğu görüldüğünde ise, yazının devamlılığı kaçınılmaz oluyor. Yazmanın benim nezdimdeki karşılıklarından başlıcası eğlencedir. Yazarken eğleniyorum. 

Yazarlık sizin için ne ifade ediyor? 

Tek sözcük ile kader.  Tek sözcükten fazlası isteniyorsa, önce “hadig”ten bahsetmemiz gerekir: Hadig, Ermenilerin yarı dini bir seromonisidir. Bu seromoninin konusu bir bebek, daha doğrusu bebeğin çıkardığı ilk diştir. Beslenebilmenin ve dolayısıyla sağlığın nişanesi ilk dişin kutlanması üzere, dişin taşıyıcısı ortaya alınır. Etrafında genellikle yaşlı teyzelerden müteşşekkil bir ahali ve bir de masa bulunur. Dualar okunur. Masada -tahıl, bilhassa buğday, biraz da bakliyat nevinden- taneler vardır. Bu taneler bebeğin başından aşağı, bereket temennileri eşliğinde dökülür. Ancak seromoni burada bitmez. İkinci aşamada, bebeğin etrafına çeşitli nesneler serpiştirilir ve bebeğin bu nesneler arasından bir seçim yapmak suretiyle kaderini tayin (veya bakış açısına göre açık) etmesi beklenir. 

Örnek vermek gerekirse, bebek; makasa yönelirse terzi, paraya yönelirse tacir, kepçeye yönelirse aşçı, tarağa yönelirse berber, hesap makinesine yönelirse muhasebeci olacağı kanaati uyandırır.  Benim elime geçirdiğim iki nesneden biri kalemdir.  Ancak yazarlık bana yukarıdaki hikayeyi ifade etmiyor. Çünkü tüm bu anlattıklarım gerçek olabilecekleri gibi, pekâlâ, yaratıcılığın mahsülü de olabilirler.

Yazarlık bana yukarıdaki hikayenin gerçek olup olmadığını bilme; bildiğimi güzel bir söyleyiş eşliğinde nakledebilme; kafası karışan okuru düşleyip kıs kıs gülebilme, bir gerçeklik ve  gerçeklikten azade bir güzellik yaratabilme imkanını ifade ediyor. Üç soru cevapladığıma göre bir soru da ben sorayım: Kalemi seçme hikayesi gerçek miydi değil miydi? 

Kitabınız Logo Yayınevi’nden çıktı, tebrik ederiz. Kitabınızda okurlarınızı ne gibi sürprizler bekliyor?

Teşekkür ederim. Bu soru, ‘bir sürpriz bekliyor mu?’ ve onun da öncesinde ‘sürpriz beklemeli mi?’ sorularının her ikisinin de peşi sıra ‘evet’ diye yanıtlanmasının ardından sorulabilir. Ancak, öncül iki sorudan birine cevabım hayır. Dolayısıyla bu soru anlamını yitiriyor. Hangi soruya ‘hayır’ dediğimi söylemeyeceğim. Sürpriz de burası olsun. 

Başucu yazar ve kitaplarınız nelerdir? Yazarların ve kitapların hayatınıza nasıl bir etkisi oldu?

Vladimir Nabokov açık ara gözde yazarım. Tüm edebi eserlerini okuduğumu söylemekten büyük kıvanç duymakla beraber birkaç eserinin yabana atılamayacak bir kısmını anlayamamış olmakla o kadar övünemiyorum.  

‘Etki’ sözcüğünü seçtiğiniz için faydaları bir kenara bırakıp doğrudan zarardan bahsedeyim: Beğeni eşiğimi o kadar benzersiz bir noktaya koydu ki, hemen her edebi eser, ama şu ama bu ama öteki yönden eksik geliyor. Okuduğum her metinde Nabokov’un bir dokunuşunu arıyorum. Elbette Nabokov’un vasıflarından bazılarını ziyadesiyle taşıyan çok sayıda yazar mevcuttur. Ancak müteveffanın tüm özelliklerini tastamam haiz (bu satırları o yazsa bir parantez açmaksızın complet diyeceği) bir yazar ben tanımadım. 

Üzerinde çalıştığınız yeni bir kitabınız var mı? Okuyucularınıza ipucu verir misiniz?

Yazımı devam eden bir eserim var. İlk edebi eserini kıyamet-sonrası bir dünyada inşa etmiş birinden pek çokları fantastik bir eser bekleyecektir. Vereceğim ilk ipucu böyle bir beklentiye kapılınmaması gerektiğidir. Son ipucu ise beklentinin büyük tutulmasında bir beis olmadığıdır. 

Son olarak okuyuculara söylemek istediğiniz bir şey var mı?

Okuyarak geçirilen zaman ömürden düşülmez, ömre eklenir. Ömürleri uzun olsun. Bu uzunlukta payım olursa, ne mutlu bana. 

1932-2025 © Edebiyat Gazetesi
ISSN 2980-0447