Merhaba Burcu Hanım, okuyucularımıza kısaca kendinizden bahseder misiniz?
Zor bir soru... Bir “hiç” olduğumu anladığımda, her şeyin de bende gizli olduğunu duyumsadım. Kendimi bulmak, anlamak ve kendim dışında akan bir dünyanın da bana anlattıklarından uzaklaşmamaya çalışarak geçen bir ömrün başrolünde kalma mücadelesi idi benimkisi. İnsan, içinde gizli olan dünyanın sırrına erebilmek için, beslendiği kaynakları da geniş tutabilmeli. Kitaba yüz sürenler, benimle ilgili izler bulacaktır…
Yazma yolculuğunuzdan kısaca bahseder misiniz? Sizi kitap yazmaya yönlendiren nedenler nelerdir?
Öncelikle okumayı küçük yaşlarımdan itibaren çok sevdim. Anne babam, kitaba, sanata çok değer veren, çocuklarını da öyle bir hayata maruz bırakan işçi emekçi insanlardı. Onların yanı sıra, babaannemin ve dedemin sevgi dolu limanında büyüdüm. Eve her sabah alınan gazetelerde, ninemin protez dizinin dibinde, beş yaşımda kalem tutup, öğrendim okuma yazmayı. O küçük Burcu’nun dünyasındaki ilk ve en önemli büyük olay olarak kaldı bu öğrenme olayı. Kitap, o vefanın getirisidir biraz da…
İlkokulda, özel gün kutlamalarında koşarak şiir okuyanlardan olurdum. Koroda şarkı söyleyerek, müzikle de erken yaşlarda tanıştım. Bunu belirtmek istedim çünkü müziğin, şiiri ve kalemi hep beslediğini düşündüm. Ortaokul birinci sınıfta ilk şiirimi, defterimin arasında Din Kültürü öğretmenim gördü ve gülümseyerek beni tebrik etti. Yüzüm kızararak teşekkür etmiştim kendisine. Şiiri anneme yazdığımı anımsıyorum. Lisede, Edebiyat öğretmenlerimle okul dergisi hazırlar ve şiirlerimden de eklerdik sayfalarına. Kompozisyonlar yazardık, kitaplar yorumlardık, münazaralara katılırdık. O neslin bir parçası olabildiğim için çok mutluyum.
O günlerde sınıfta herkesin hayalini soran değerli öğretmenime, bir gün şiir kitabı çıkartmak istediğimi söylemiştim ve o güzel insanın bana olan inancını da katmıştım cebime. Lise ikide “Atatürk ve 10 Kasım” konulu şiir yarışmasına, benim de bir şiir yazarak göndermem rica edildi. Duyguların yarışı olmaması gerektiğine inandığım için biraz gönülsüz de olsa öğretmenlerimi kırmayarak şiir yazma gayretinde bulunmuştum. Kitabın içinde o şiiri de bulabilirsiniz, adı : “sen giderken”... İstanbul birincisi seçilmişti. Kalemin önemli ve birleştirici olduğunu, uzak tarihimizden bugüne dek ona sevda ile sarılan ustalarımdan öğrendim ve bu bayrağı onlardan devraldım. Garip gelebilir ama içimde hep öyle beni itekleyen bir ses oldu. Sanatı, saygı sevgi ve barışla dolu güzel günlerin en önemli parçası olarak gördüm. Kitap ile çorbada bir tuz olabilme inancıma tutundum…
Bu yolculukta size kimler destek oldu?
Başta, beni ellerinden geldikçe bana bırakan ve kendimi keşif sürecimde çocukluğumdan bu yana saygı ve sevgileriyle büyük özverilerde bulunan annem Gülcan , babam Mehmet ve kardeşim Helin… Hayalimi bilseler de kitap onlara büyük sürpriz oldu. Aslında bana da… Kitabın ortaya çıkış sürecinden bahsedeyim. Hem maddi hem manevi anlamda hayalime ortak olan, her bir dizeyi gözbebeklerimden tutup inancıyla saran en büyük destekçim ise sekiz yılı aşkın yol arkadaşlığımızın olduğu sevgili eşim Onur Yekta Günaydın’dır. Sonrasında , her daim kardeş yüreklerini hissettiğim ve toplamda yirmi dört yıl diyerek özetleyebileceğim dostlarım ; Sabahat Uğur , Haydar Güven ve Zelal Ilık…
Edebi sohbetlerimizdeki fikir alışverişlerimizde, her daim değerli yapıcı eleştirileri ile sevgili öykü yazarı adayı arkadaşım Samet Temür… Hem sevgi saygısı hem inancıyla, bana değerli vaktini ayırıp manevi editörlüğümü yapan kıymetli öğretmenim Öğretim Görevlisi Psikolog Dr. Nazmiye Arduç… Yayınevi ile tanışmama sebep olan ve de kitaba çok sevdiğim gelincikleri, o tertemiz ruhu ile “konduran” sevgili arkadaşım Ayşen Sevde Varalan… Ve son olarak, kitabın hazırlık aşamasında her sorunuma, her soruma hoşgörü ve sükunet ile yaklaşan değerli yazar hocam İsrafil Baran… Her bir isme sonsuz teşekkürlerimi bir kez de buradan sunmak isterim. Ne mutlu bana ki yoluma çıktılar, yollarımdan taşlar aldılar; yalnızken döktüğüm her bir mısraya rağmen bana yalnız olmadığımı anlattılar… İyi ki…
Sizce şiir nedir? Şiirde olmazsa olmaz dediğiniz öğeler var mı?
“suskunluğun şiir olmadığını kim söyledi / iki lafın kırmaya belini kaç sokak var / alıp oturtup karşına kendini…”
Fikrimce, şiir sadece tek “bir şey” değildir. Onu tanımlamak demek, hakkını yemek olur ama yine de bencesini söylemem gerekirse, şiir bir kavga biçimidir. Ritmi, rengi, melodisi, tınısı size ait… Olmazsa olmaz dediğim öğe bulunmuyor. Bilinçli özgürlükten yanayım …
Şairlik sizin için ne ifade ediyor?
Makam ve mevkilerle dost olma çabam hiç olmadı… Sanatın her dalı gibi, şiir de çok ter akıtıp çok emek verilmesi gereken hayli “ince” bir “iş”. Karanlıklarda, suskunluklarda, umudun ve inançların yitirilmeye başlandığı yerlerde, hep kalemi dost bilip yürüdüm. Şimdi ise sorumluluğumun daha da artacağının farkındayım. Ustalarımdan aldığım bayrak ile ve usanmadan, us ile yürümekten, birileri de yürüyebilsin diye emekler vermekten geri durmayacağım. Tek derdim de gayem de budur…
Serbest türde şiirlerinizin yer aldığı Oyası Dalgakıran isimli kitabınız Alaska Yayınları’ndan çıktı, tebrik ederiz. Kitabınızda okurlarınızı ne gibi sürprizler bekliyor?
Çok çok teşekkür ederim, hepimize iyi gelebilir dilerim ki… Neyin kime sürpriz olup olmayacağı bilinmez ama en arkasında bir mektup bulacaklar. Kim kendisini satır aralarında bulur, kim sonunda yeni satırlar doğurur ; yine bilinmez…
Başucu yazar ve kitaplarınız nelerdir? Yazarların ve kitapların hayatınıza nasıl bir etkisi oldu?
Başımın ucunda değil ama başımın ve gönlümün üzerinde taşıdığım çok fazla isim var. Doğan Cüceloğlu hocamdan İçimizdeki Biz ve Savaşçı, Kleinbaum’dan Ölü Ozanlar Derneği, Leo Buscaglia’dan Sevgi İçin Doğmak , Nietche’den Böyle Buyurdu Zerdüşt, Duygu Asena’nın Kadının Adı Yok kitabı ve Ahmed Arif’den Hasretinden Prangalar Eskittim… Belirtmediğim birçok değerli ve sevdiğim isim var fakat bu saydığım kitapların, kendimi ve hayatı sorgulayış yolculuğumda bir omurga oluşturmamdaki katkıları çok büyük. Şiir kitabım için yayınevim ile sözleşme imzaladığım gün ise Genco Erkal’ın ölüm haberini aldığımız gündü. Bunu, bir dipnot olarak belirtiyorum. Dinleyicisi oldum ama örnek aldığım bir isim olarak öğrencisi de olup birlikte diyar diyar şiirler okumayı hayal etmişliğim vardı. Bu nedenle, o denk gelişin bi anlamı olduğuna inandım. Omzumda elini hissettim ustanın, o tok ve derin sesiyle “yürü ve sakın durma” dercesine bir göz kırpıştı belki de, kim bilir…
Üzerinde çalıştığınız yeni bir kitabınız var mı? Okuyucularınıza ipucu verir misiniz?
Psikoloji bilimi alt tabanlı bir deneme kitabı da çıkartmak istiyorum. Okul sürecimden dolayı şu anda gündemimde değil fakat nefes aldığım sürece elbet bir gün...
Son olarak okuyuculara söylemek istediğiniz bir şey var mı
Kitapla ilgili tüm görüşlerini bana Instagram adresim @burcu.ant aracılığı ile ulaştırabilirler. Ayrıca, merakımı giderip, gönül bağı kurdukları şiirleri paylaşırlarsa da çok mutlu olurum. Dünya, usandırıcı bir hal almaya doğru gitse de, us ile usanmadan yürüyebileceğimiz günler diliyorum. Her bir pencereden sokağa, çocuklarımızın şarkı söyleyen sesleri taşmalı ve büyükler de eşlik etmeliler o şarkılarda çocuklara çünkü iyiliğin ve güzelliğin çok hızlı bir şekilde yayılması gerekiyor… Vakit ayırdığınız için çok teşekkür ederim. Sevgilerimle…
Genç şiir şair yazarımıza başarılar
YanıtlaSilMerhaba, çok çok teşekkür ederim eksik olmayın.Yarınları hep yeniden ve birlikte yeşertebilmek dileği ile...
Sil