Kadir Ersoy Yazdı: Tilt Masası

Yazar Kadir Ersoy'un kaleme aldığı Tilt Masası isimli yazıyı sizlerle paylaşıyoruz.
Macaristan, Avrupa’nın göbeğinde başşehri Budapeşte olan temiz bir ülke. Bizde nasıl İstanbul yakası ve Kadıköy yakası diye ikiye ayırmışsak İstanbul’u, onlar da ortalarından akan nehrin bir yakasına Buda ötekine Peşte demişler. Yani sonuçta ikisi bir arada Budapeşte’yi oluşturmuş. Neden Macaristan’dan açtım bahsi? Çünkü Macaristan’da hiç aklımdan çıkmayacak bir olay yaşadım, onu anlatmak istiyorum.
 
Kadir Ersoy, Tilt Masası, Öykü

Kırklı yaşlarımdayım. Birkaç günlüğüne turistik olarak gelmiştim. Cebimde öyle ahım şahım bir para da yok, her şeyden tasarruf ederek, birkaç küçük hediye alıp eve dönmeyi planlıyordum. Dükkânların olduğu caddeyi dolaşıyordum. Bu dükkânlarda her türlü turistik hediye satıldığı için saatlerce hiç sıkılmadan dolaşabilirsiniz. 

Yalnız, bir dükkânın duvarında bir tilt masası gördüğümde, aniden kanım dondu! Titremeye başladığımı hissetim.

Bu plastikten yapılmış Çin malı herhangi bir dijital tilt masası değildi. Eski bir tahtadan yapılmıştı, içindeki saha gibi alana basit çiviler çakılarak eğri büğrü yollar döşenmişti. Yayından fırlatılıp gelen demir bilye bu çivilerin yönlendirdiği yollardan süzülerek geçiyor ve çeşitli sayılarla işaretlenmiş deliklere giriyordu. Bu herhangi bir sanayi ürünü değildi. Amatör birisi tarafından sadece bir adet yapılmıştı. Başka bir eşi yoktu. Bunu nereden biliyorsun veya bunun neresi enteresan demeyin. Bunu yapan benim babamdı! 

Beynim birden geçmişlere yönlendi. Yıllar önce ben küçükken yapmıştı, sonra İstanbul’a taşındığımız sırada tilt masası bir şekilde ortadan kaybolmuştu. Burada ne işi vardı, nasıl gelmişti? Satıcıya bunu nereden aldığını sordum. Hiç bir fikri yoktu. Zaten kendisi dükkânın sahibi olmadığı için konuya ilgisi de zayıftı. Fiyatını sordum. Şimdiki parayla 500 Euro’ya yakın bir fiyat söyledi. İçeriye baktığınızda zaten pahalı şeyler satan bir antikacıydı. Yüzlerce defa bu tahta tilt masasında top yuvarlayarak eğlendiğim küçüklüğüm gözümün önünden geçti. Gözlerim yaşardı. Cebimdeki tüm paramı toplasam 500-600 euroya yakındı. Otele gidip, ne yapmam gerektiğini düşündüm. Benim için çok önemli bir hatıraydı. Seyahati kısa kesmeye ve o hatırayı almaya karar verdim. Ertesi sabah erkenden o dükkâna gittim. Tilt satılmıştı! Yumruk yemiş gibi oldum. Kendimi ağzına emzik uzatılıp heveslendirilen, sonra geri çekerek ağlatılan bebek gibi hissettim.

Şu an bu tahta tilt elinde olan kişinin bu yazdıklarımı okuma şansı yüzde kaçtır acaba? Olur ya, okursa çocukluğumu geri satın almaya hazırım.

1932-2024 © Edebiyat Gazetesi
ISSN 2980-0447