Veysel Altunbay: Yazarlık Zamanla Ortaya Çıkan Bir Eylemdir

EdebiyatGazetesi.com olarak Yazar Veysel Altunbay ile keyifli bir söyleşi gerçekleştirdik.

En kolay soru ile başlayalım. Veysel Altunbay Kimdir?

Öncelikle EdebiyatGazetesi.com’a başarılar dileyerek başlamak istiyorum. Veysel Altunbay kimdir sorusu klasik bir özgeçmişten ibaret değildir. Bazen editör bazen yazar bazen para piyasalarında yer alan bazen de gizli yazarlık yapan çok yönlü birisidir. Yani kısaca Veysel Altunbay “Benim” Ben ise 1981 Gaziantep doğumlu Kahramanmaraş’ta yaşayan, çalışan ve 3 çocuk babası birisiyim.

Veysel Altunbay

Yazarlık sizin için ne ifade ediyor? Yazar olma yolculuğunuza kimler destek oldu? 

Bir gece ansızın yazar olunmaz ama yazar olarak da doğulmaz. Yazarlık aslında göreceli ve zamanla ortaya çıkan bir eylemden ibarettir. Önemli olan yazarlık eylemini harekete geçirecek nedenlerin olmasıdır. Benim ise en büyük nedenim “Müslümanların bana neciliği” olmuştur. Şöyle ki; İlk kitabım olan Burma’da Katre’yi yazmama neden olan yeni adı Mynmar eski adı Burma olan bir ülkede yer alan Arakan’daki Müslümanların katledilişleri olmuştu. O dönem dahil öncesine baktığımda çok büyük vahşetlerin yaşandığı bu ülkede aslında katliamların sürekli ve sistematik olarak yapıldığını gördüm.  Buna istinaden diğer Müslüman devletlerin ise sadece katliam esnasında ses çıkardıklarını ve aradan geçen zamanda unuttuklarını fark ettim. Bu röportajın yapıldığı şu anda dahi Arakan’ı milyonlarca insan unutmuş durumda. Ne acı! İşte beni harekete geçiren buydu ve yazarlığın aslında bir başkaldırış yada biriken duyguları kağıda dökülmesiydi diyebileceğim bir süreçti. Bu süreç içerisinde pek bir desteğim olduğunu söyleyemem fakat Kahramanmaraş Belediyesinin (o zamanlar büyükşehir belediyesi değildi) yazarlık atölyesi eğitimini ise asla unutamam. Bu atölye kursu döneminde katkısını küçümseyemem.  Diğer en önemli etkenlerden birisi de yayınevi desteği diyebilirim. Bu yönde “Burma’da Katre” hariç diğer kitaplarımın hepsine ev sahipliği yapan Kırmızı Leylek yayınlarının çok büyük etkisi olmuştur. Bundan dolayı yayınevime de ayrıca teşekkürlerimi bildirmek istiyorum.

Edebiyat yolculuğunuzu ve son kitabınız Gülşen yahut Serencam'ın ortaya çıkış sürecini anlatır mısınız?

Burma’da Katre isimli roman çalışmamı uzun yıllara adadım. Yaklaşık 4 yıla yakın bir yazım süreci olmuş ardından istediğim desteği göremeyince duygularımı rafa kaldırmak zorunda kalmıştım. Lakin benim bir amacım vardı; O insanlar zulme uğrarken ben sessiz kalamazdım. Kalmadım da…Sonrasında yine büyük emekler vererek edebiyatımızda neredeyse tükenmek üzere olan “Mensur Öykü” sanatıyla Aşkın Ayrılık Hali kitabını yazdım. Aşkın Ayrılık Hali mensur öykülerden ve kadim medeniyetimizin unutulmaya yüz tutmuş nadide kelimelerinden yazılan bir kitaptı. Aşkın Ayrılık Hali beşeri aşktan ilahi aşka bir sürecin öyküsüydü. Ardından ise Kocamı Ben Öldürdüm isimli 5 ayrı öyküden oluşan 3. Kitabı çıkardım. Nihayet 4. Ve şuan için en son kitabım olan Gülşen Yahut Serencam ile yine edebiyatın unutulmuş sanatlarından olan Serencam türünde yazdığım bir roman olmuştur. Bu romanda Gülşen isimli bir ayağı topal bir bayanın yaşadığı gerçek bir yaşamı romanlaştırdığımı söylemeliyim. Gülşen’in yaşadıkları kolay değildi ama zekası ve güzelliği ile yaşayacaklarını güzelleştirdiğini söylemem yeterli galiba.

Kitabınızı okuyacak okurları neler bekliyor? Okurlarınıza neler söylemek istersiniz?

Gülşen Yahut Serencam kitabı hızlı akan bir kitaptır. Konular birden bire yıllar sonrasına atlıyor gibi gözükmektedir. Fakat hiçbir konu bir öncekini tamamlamadan diğerine geçmiyor. Bu serencam türünün bir özelliğidir. 

Başucu yazar ve kitaplarınız kimlerdir/nelerdir? Yazar ve kitapların hayatınızda nasıl bir etkisi oldu?

Başucu kitaplarımın olmazsa olmazı Ahmet Midhat Efendi eserleridir. Burada da Ahmet Midhat Efendi’nin şu kitabı diyemeyeceğim çünkü her biri başucumda ben ölene kadar ayrılmayacak bir kitap serisidir. Bu konuda yazacak, söyleyecek, konuşacak o kadar birikimim var ki sanırım bu röportaja sığmayacağı için Ahmet Midhat Efendi severleri için ayrı bir çalışma yapmam gerekecek. 

Son kitabınıza dair okur ve eleştirmenlerden nasıl dönüşler bekliyorsunuz?

Aslında kimseden bir şey beklemiyorum. Çünkü onları ben okurum, tanıtırım ve anlatırım fakat onlar beni okumaz ve tanıtmaz. Bu yüzden gerek de görmüyorum. Serzeniş mi bu? Olabilir… Emin değilim fakat şöyle bir de durum var; günümüz tonlarca kitabın basıldığı onlarca yazarın her gün kitap bastırdığı bir zaman olunca kaliteyi okura değil zamana bırakmamız gerekiyor. Zaman elbette bir zaman eleştiri veya takdirini söyleyecektir.

Üzerinde çalıştığınız yeni bir kitabınız var mı?

Yeni bir çalışmam var. Konusu çok zor bir konu olduğu için biraz zamanımı alacak ama kısaca bir ipucu vermem gerekirse şunu söylesem yeterli diye düşünüyorum; öldükten sonra yaşam hakkında bir roman diyebilirim.

Son olarak okuyucularınıza söylemek istediğiniz bir şeyler var mı?

Edebiyatgazetesi.com’a teşekkür ederim. Hoşça kalın.

1932-2024 © Edebiyat Gazetesi
ISSN 2980-0447