Çocuklar Söyleneni Değil Gördüklerini Kaydeder

Edebiyat Gazetesi olarak Alaska Yayınları’ndan çıkan Amaris ve Blue kitabının yazarı Rümeysa Karacadağ ile keyifli bir söyleşi gerçekleştirdik.

Merhaba Rümeysa Hanım, okuyucularımıza kısaca kendinizden bahseder misiniz?

Merhabalar. Elbette. Ben 1989 Nevşehir doğumluyum. İki oğlum, yüzlerce kitabım ve onlarca çiçeklerimle mutlu bir hayat yaşayan, renklere, denize ve doğaya aşık bir kadınım. Şuan özel bir kurumda tesis müdür olarak çalışıyorum.

Rümeysa Karacadağ

Yazma yolculuğunuzdan kısaca bahseder misiniz? Sizi kitap yazmaya yönlendiren nedenler nelerdir?

Aslında tam olarak şu zaman başladım dediğim bir zaman dilimi yok. İlkokul yıllarımda bile birkaç A4 sayfasını katlayıp kendime bir kitapçık yaptığımı ve mezarlıkta geçen bir öykü yazdığımı hatırlarım. Sonrasında lisede edebiyat kulüp başkanlıkları, okul dergisi ve gazeteleri için denemeler ve eleştiri yazıları ile devam eden bir yolculuk.  Yazmaya yönlendiren sebeplerden biri 30 yaşımdan sonra fark ettim ki kendi yargı sistemimi oluşturuyorum. Oluşturduğum ütopyalarda olmasını istediğim şeylerin olabilirliği beni mutlu ve tatmin ediyor. Ve asla mümkün olamayacak doğaüstü karakterlerin fantastik dünyası beni cezbediyor. 

Bu yolculukta size kimler destek oldu?

Ben bu konuda çok şanslı bir insanım. Yakın arkadaşlarım ve ailem her zaman destek oldular. Yazdığım öyküleri daha dumanı üstündeyken ilk onlara okuttum.  Yorumlayıp üzerinde konuşup ilerledik. Ve buradan sizin aracılığınızla onlara sonsuz şükranlarımı sunuyorum.  Hep yanımda olmaya devam edin lütfen.

Okyanusta, birbirlerinden habersiz yaşam sürdüren ayrı dünyalara ait iki kalbin hikâyesini anlattığınız Amaris ve Blue kitabınız Alaska Yayınları’ndan çıktı. Tebrik ederiz. Kitabınızda okurlarınızı ne gibi sürprizler bekliyor?

Çok teşekkür ederim. Bu yolculuğu sizinle birlikte başlayıp bitirdiğim için çok mutluyum. Amaris ve Blue mucize ile başlayan bir dostluk. Alışılmışın dışında bir başlangıçları var ve bence bu durum okuyucular için büyük bir sürpriz. Okuyup bu büyüye kapılmalarını şiddetle tavsiye ederim. Çocuk kitabı gibi görünse de her yaş grubunun altını çizeceği alıntılar var.

Başucu yazar ve kitaplarınız nelerdir? Yazarların ve kitapların hayatınıza nasıl bir etkisi oldu?

Dünya klasiklerini okumayı seviyorum. Özellikle Stefan Zweig hayranıyım dersem yeri var. Başucu kitaplarım biraz farklı türlerden. Sabahattin Ali ve Nazım Hikmet şiirleri vazgeçilmezim. Bunun dışında Kalp (İskender Pala), Amok Koşucusu ( Stefan Zweig), Rubailer (Mevlana), Uçurtma Avcısı (Khaled Hosseini) ,Zülfi Livaneli (Serenad, Son Ada) ve sanırım Hayati İnanç’ın tüm kitapları. Bunlar ilk etapta aklıma gelenler. Biraz farklı olduğunu söylemiştim.

Üzerinde çalıştığınız yeni bir kitabınız var mı? Okuyucularınıza ipucu verir misiniz?

Aslında hayata geçirmek istediğim birçok proje var ama şuan en çok hayalini kurduğum bir proje var. Yıl bitmeden onu da raflarda görmek istiyorum. Kitabın sloganı şu: "Yetişkinler için başucu hikayeleri". Çocuklar için binlerce masal ve hikaye varken ben istiyorum ki alt mesajlarında çok derin anlamlar olan bir çok hikaye yazayım. Ve bunun için çalışıyorum. Amaris ve Blue’ yu çocukları için alırken yeni çıkacak olan kitabımı da kendileri için alabilecekler. 

Son olarak okuyuculara söylemek istediğiniz bir şey var mı?

Evet elbette. Sanallaşan dünyada çocuklarımızın ekranlar karşısında zincirlenmesini önlemek adına biz anne babalara çok büyük bir görev düşüyor. Çocukların iyi bir okuyucu olmasını istiyorsak ilk önce bizim iyi bir okuyucu olmamız gerekir. Çocuklar söyleneni değil gördüklerini kaydeder. Tarzı ne olursa olsun mutlaka hayal dünyasına kapılar bir gün açılmalı. İnsanlar her şeyi akın akın tüketirken üretimin bir parçası olmayı insani bir görev olarak görüyor ve bunun haklı gururunu yaşıyorum. Buna sağladığınız katkılar için size de sonsuz teşekkürlerimi sunuyorum.

1932-2024 © Edebiyat Gazetesi
ISSN 2980-0447