Şebnem Pişkin: Yunus Emre'nin Sevgi Mesajına Çok İhtiyacımız Var

Yazar Şebnem Pişkin ile aşk, sevgi ve son kitabı “Bir Yunus Emre Hikâyesi Sarı Çiçek” hakkında keyifli bir söyleşi gerçekleştirdik.

Merhaba Şebnem Hanım, çoğu okurumuz sizi yakından tanıyor ama yine de okuyucularımıza kısaca kendinizden bahseder misiniz?

1978 Sarıkamış doğumluyum. Subay bir babanın iki kızından biriyim. Babamın vazifesi sebebiyle çocukluğum Anadolu'nun farklı şehirlerinde geçti. Bu nedenle çok okul değiştirdim. Şimdi geriye dönüp baktığımda bunun iyi bir şey olduğunu görüyorum. Bendeki hiç bir yere ait olmama ve göçebelik duygusunun kökleri sanırım buraya dayanıyor. Üniversitede işletme eğitimi aldım fakat aslında bu bölüm hiç bana uygun bir bölüm değildi. Haliyle bunu çok geçmeden anladım ve mezuniyetimden sonra başladığım iş hayatı beni mutlu etmedi. Yaşamım genel olarak hep manevi bir arayış içinde geçti ve bu da beni bir süre sonra yazmaya sevk etti. İlk kitabımı 2006 senesinde yazdım ve o gün bugündür yazmaya devam ediyorum. 

Şebnem Pişkin, Soylesi

Yazarlık sizin için ne ifade ediyor? Yazar olma yolculuğunuzdan kısaca bahseder misiniz? Bu yolculukta size kimler destek oldu?

Üniversiteden mezun olduktan sonra çalıştığım bütün işlerde "buraya ait değilim, yapmam gereken iş bu değil, başka bir şey yapmalıyım" hissi hep hâkimdi. Fakat ne yapmam gerektiğini bilmiyordum. Yazarlık benim için duamın kabul edilişi gibi bir şey. Şu anda tam olarak yapmam gereken işi yaptığımı ve olmam gereken yerde olduğumu hissediyorum. Ve bunun için her zaman şükrediyorum. Aslında yazar olmak gibi bir hedefim ya da hayalim hiç olmamıştı. Üniversite dönemimde iyice artan manevi arayışım neticesinde birçok türde kitap okumuştum ve bu kitaplardan kendimce mühim bilgiler edinmiştim. Bu bilgileri paylaşmak gayesiyle “BİR” adlı kitabımı yazdım. Yazarlık maceram böyle başladı diyebilirim. Tek desteğim her zaman ailem oldu. Yazdıklarımı önce onlara okuturum. Bu hiç değişmez.

Son kitabınız “Bir Yunus Emre Hikâyesi Sarı Çiçek”in ortaya çıkış sürecini anlatır mısınız?

Bir süredir insanlardan ve sosyal çevreden bir miktar uzağım. Bir nevi uzlet gibi bir şey. Bu süreç boyunca Yunus'un şiirleri bana yoldaşlık etti. Sanki bir tek Yunus halimi sordu, bir tek Yunus halimden anladı, bir tek Yunus bana derttaş oldu gibi. İşte böyle bir sürecin sonunda bir baktım ki iç sesim Yunus gibi konuşuyor ya da içimde sadece Yunus konuşuyor gibi bir şey. Neticede Yunus konuştu, ben dinledim. Bir taraftan da dinlediklerimi yazıya döktüm. Ortaya “Sarı Çiçek” çıktı. Bu kitap için en uygun türün tiyatro olacağını düşündüm. Öyle ki belki yakın bir zamanda sahnelerde “Sarı Çiçek”i izleyebileceğiz. Çünkü Yunus Emre'nin sevgi mesajına şu sıralar çokça ihtiyacımızın olduğu bir dönemden geçiyoruz. Okullarda öğrenciler sahnelesinler, hem amatör hem de profesyonel tiyatro sanatçıları tarafından “Sarı Çiçek” oynansın isterim. 

Kitabınızı okuma fırsatı buldum. Sarı Çiçek’in Yunus Emre’ye sorduğu soruyu ben de size sormak istiyorum. Sizce aşk nedir?

Keşke bir iki cümleyle açıklanabilecek bir şey olsaydı aşk. Ama değil, en azından bendeniz için değil. Yazar olmanın en hazin yanı kelimelerin duyguları anlatmadaki kifayetsizliğini yakinen biliyor olmak diye düşünüyorum. Hele aşk için hangi kelime ve hangi anlatım yeterli ve yerinde bir tanımlama olur hiç bilmiyorum. Bazen düşünüyorum da belki bugüne dek yazdığım bütün kitaplarda aşkı anlamaya ve anlatmaya çabaladım ama nafile... Galiba en güzel tanımı yine Hz. Mevlânâ yapıyor: Aşk nedir diye soranlara "Ben ol anla!" diyor. Herkes kendi istidadınca aşkı anlayabilir. Aşkı anlamak da anlatmak da biraz nasip, biraz da kabiliyet meselesi galiba. 

Başucu yazar ve kitaplarınız nelerdir? Yazarların ve kitapların hayatınıza nasıl bir etkisi oldu?

Bu sorunuzun cevabı her yaşta ve her dönemde değişiyor aslında. Çünkü insan her dönemde -çocukluk, gençlik, orta yaş gibi - farklı arayışlar, farklı sorular ve farklı duygular içinde oluyor. Dolayısıyla başucu kitaplarımız da sürekli değişiyor. Geçtiğimiz iki- üç seneye bakarak cevap vereyim. Şu sıralar İmam Gazali'nin kitapları başucu kitabım olarak duruyor. Ayrıca her dönemde okumaktan keyif aldığım yazarlardan biri Necip Fazıl'dır. Onun bütün kitaplarını ve bilhassa tiyatro eserlerini severek okurum. Son bir yıldır divan edebiyatına merak sardım. Eşrefoğlu Rûmî Divanı ve Şeyh Galip'in Hüsn-ü Aşk'ını okumak bana zevk ve neşe veriyor.  

Şimdiye kadar yayımlanmış kitaplarınızdan okur ve eleştirmenlerden aldığınız dönüşlerden bahseder misiniz?

Bu konuda şanslı yazarlardan biri olduğumu düşünüyorum. Okuyucularımdan her zaman olumlu dönüşler alıyorum. Kitaplarımı beğenmelerinden ziyade onların gönüllerine dokunabilmek beni memnun ediyor. Kitaplar vasıtasıyla gönülden gönüle bir bağ kurulduğunu hissediyorum. 

Kitaplarınızda tasavvuf yolu hâkim. Bu yolu nasıl belirlediniz?  

Hani kendimi bildim bileli diye bir deyiş vardır ya, tasavvuf benim için böyle bir şey. Biraz ezeli nasip, biraz fıtrat, çokça gayret ve hepsinden fazla aşk. 

Neyzen Tevfik'in hayatından kesitlere yer verdiğiniz Kırık Ney adlı kitabınız tiyatroya uyarlandı ve yakında seyirciyle buluşacak. Bu konuda son gelişmeler nelerdir?

Evet dediğiniz gibi Kırık Ney tiyatroya uyarlandı ve yakında sahnelenecek. Bu benim yazarlık hayatımda bir dönüm noktası. İlk kez yazdığım bir eseri sahnede izleyecek olmanın heyecanını yaşıyorum. Umarım her şey yolunda gider ve bir dahaki söyleşimizi Kırık Ney tiyatrosu hakkında yaparız. Kırık Ney, 2023 yılının Ekim ayında “Tiyatro Ak'la Kara Bodrum” tarafından sahnelenecek. Hazırlıklarımız ve çalışmalarımız bu yönde devam ediyor. 

Üzerinde çalıştığınız yeni bir kitabınız var mı? Okuyucularınıza ipucu verir misiniz?

Şu sıralar bir dizi çocuk kitabı hazırlığı içindeyim. Genellikle çocuk kitaplarını beş ya da on kitaplık seriler halinde hazırladığım için biraz uzun soluklu ve yorucu bir çalışma gerektiriyor. Fakat ilhamın nerede, ne zaman geleceği hiç belli değil. Bir anda kendimi yeni bir kitap içinde bulabilirim de... Bunu ben de bilmiyorum. 

Son olarak okuyuculara söylemek istediğiniz bir şey var mı?

Hayat çok kısa ve bir o kadar da kırılgan... Yunusumuzun sözüyle bitirelim isterim: 

"Benim burda kararım yok, ben burdan gitmeye geldim.

Bezirgânım metaım çok, alana satmaya geldim.

Ben gelmedim dava için, benim işim sevi için.

Dostun evi gönüllerdir, gönüller yapmaya geldim."

1932-2024 © Edebiyat Gazetesi
ISSN 2980-0447